Son zamanlarda, ahlak bekçilerinin çığlık çığlığa yerdiği, yerden yere vurduğu ‘pavyon’ hakkında bu yazım.  Ama öncelikle, içinde yaşadığı kültürü tanımayanlara gelsin.
Baştan başlayım:
Pavyon, Türk kültüründe tıpkı kıraathane gibi, erkek özlü bir mekan olup, çok çok uzun yıllardır hayatımızda vardır.  
Pavyon bir tarihtir. Orada ne hayatlar yaşanmış;  hakkında ne romanlar, hikayeler  yazılmış, ne filmler çevrilmiş, ne ilginç anekdotlar kaydedilmiştir!
Burada konsmatris denen kadınlar çalışır. Onların görevi, o mekana gelen,  pek kadın yüzü görmemiş, ya da bir kadına yaklaşamamış olan erkek müşterilerin masasına giderek, onlarla sohbet etmek, bol bol içki sipariş ettirmektir.  
Kadınlar oldukça tahrik edici dekolte giyinmişlerdir.  
Erkek, parası da varsa, kadınların yanında ego tatmini yaşar. Bunu pekiştirmek için  o kadınlar, o erkeği onore edecek  abartılı sözlerle, biraz samimice bir ev sahibeliği üstlenir. Dil döküp,  erkeği pohpohlayıp içki içirdikçe de, prim alırlar. Uğruna şampanya açtıran olursa gözde olurlar. O kadar!  
/ Çok azı, müşterisi ile  geceyi devam ettirmek konusunda pavyon sahibi ile anlaşır, onun da bir hukuku vardır./

Ortada bir sahne ve sazlar vardır. Yarı çıplak bir dansöz bu mekanların olmazsa olmazıdır,  Ayrıca, görüntüsü olup, sesi pek olmayan, genç, ya da yaşı  geçkince kadınlar da, burada program yapar.  
Bazı yerlerde ve zamanlarda  sesi  şahane olanlar çıkar, keşfedilirler. Günümüzde çok sayıda kadın, erkek ses sanatçısı ve dansözler, pavyon geçmişlidir. Gururlanırız.

Pavyon kadınlarının çoğu annedir, evlat sahibidir, çocuk okutuyor ya da yaşlı anasına bakıyordur. Tacizci kocasından kaçıp, ekmek kazanıyordur. Kadının aşağılandığı, kullanıldığı  şeklinde yorum yapmadan  önce  vicdanen  düşünmek lazım. Onlar,  belki de en onurlu kadınlardır.  
……

Pavyonlar, eskiden, arka sokaklarda oldukları  kadar;  ailelerin bulunduğu şık semtlerde, onlarla  iç içe yaşanan yerlerde de olurdu.
Nerden mi biliyorum?
Benim gençliğim Ankara’da geçti. Okula birkaç pavyon önünden geçerek giderdik. O bölge, gayet şık, ehli namus ve çok düzeyli insanların yaşadığı bir semtti. Köşede Gima’sı, Sümerbank’ı, Öğrenci yurdu, piliçcisi dönercisi, sinemaları olan bu semt, çok nezihti.  

Bu detaylı pavyon bilgilerim nereden geliyor?  
Aslında  çok sağlam bir kaynağım var:
50 li, 60 lı, 70 li, 80 li yıllarda çevrilmiş olan filmlerde, sayısız pavyon hikayesi yer almıştır. Çok popüler , müzikli ve renkli bir konudur. En sevip saygı duyduğumuz, Türkan Şoray, Fatma Girik, Müjde Ar, Hülya Koçyiğit, hatta Emel Sayın,  konu gereği, bir şekilde pavyona düşmüş, şarkıcı olmuş, kötü kaderin sillesini yemiştir. Acıklı hikayelerinde mendiller ıslatmışızdır.  
Bu pavyon hikayelerini ve sahnelerini sayısız kereler izlemiş olan bizler, çok şükür hiçbirimiz onlara bakıp da, ahlak zafiyetine uğramamışızdır. Nasıl ki gördüğümüz her polisiye filmden sonra serseri olup, elimize tabanca alıp sokağa fırlamadıysak, buna da hayatın bir gerçeği der geçeriz.
……..
İnci Taneleri dizisi ve Dilber’in dansı  için kazan kaldıranlara son sözüm:
Son zamanlarda hiç  yerel düğünlere gittiniz mi? Videoları izlediniz mi?  Orada ortaya atlayıp göbek atan kızlarımızın, kadınlarımızın, her yeri oynayan, hoplayan, kıvranan,  vücut şekillerini gördünüz mü? Daha tahrik edici, daha cömertler.  
Dilber’in  Ankara havası ise, açık ara, onlardan daha estetik, hoş ve usturuplu.
Hem ne var bunda ? Bizim ülkemizde çocuklar,  yürümeden önce göbek atmayı öğrenirler. Oryantal  bizim  öz kültürümüzde vardır. Dünyaca ünümüz ve şanımızdır.  
Bundan utanmak da pek akıllı işi değildir.