Geçen haftaki yazımda söz etmiştim. Ehliyet yenileme işi çok sancılı bir hale geldi. Hepsini sineye çektik ama yine olmadı….?
Önce… İstenilen evrakları e-devlete girip doldurdum. Bu, 5-6 sayfalık bir sağlık sorgulama. Kişi, hepsine ‘sağlamım’ dese ne olacak? Kim kontrol edecek ki?
Sistem şöyle işliyor:
Özel tıp merkezinde kuyruğa giriliyor. Önce tabii ki pamuk eller cebe. Giriş ve kayıt parası ödeniyor.
Sonra bir doktorun kapısında kuyruk olunuyor. O sadece yüzünüze ve yaşınıza bakarak, sizi uzman doktora sevk ediyor. Her bir doktor için ayrı muayene ücretleri ödüyor, ayrı ayrı kuyrukta bekliyorsunuz.
Bize müstehak!
Malum biz Türk’üz. ‘Yumurta kapıya gelince’ alışkanlığına ben de dahilim. O nedenle sesim çıkmadı. Kuzu kuzu sırama girdim.
Benim yaşım gereği, göz ve kulak kontrolüne gerek görüldü. Parmaktan kan tahlili, şeker kontrolü yapıldı. Ehh, buraya kadar normal. En son dahiliye onayladı. Bitti!
Sağlam raporum elimde! Çok şükür.
1975 yılında aldığım, 90 yılında sadece bir kez değişen, M.Ö damgalı antika ehliyetim yenilenecek.
Ne çare sevincim kursağımda kaldı!
Ülkedeki neredeyse tüm illerin, ilçelerin, mahallelerin nüfus müdürlükleri, yoğunluktan randevu veremiyor.
Zaten sağlık raporu elimizde, fotoğraf cebimizde, eski ehliyet bilgileri bilgisayarda. Oradan bir kart alıp basılmayacak mı?
Vatandaş haftalardır, randevu bekliyor.
Devlet bu karmaşayı ve organizasyonsuzluğu nasıl başarıyor bilmiyorum.
Bir gece oturdum sabah kadar randevu aradım.
‘Ben robot değilim’ diye de yazdım, verilen eğri büğrü kodu da vallahi doğru girdim ama… Yok!
Kargalarla birlikte ben de gülüyorum.