Bir sabah sarayın muhteşem salonlarının birinde kahvaltı ettikten sonra 3 otobüs yola çıktık. Jaipur ünlü kalesini ziyaret edeceğiz.
Yolda giderken, sağlı sollu yapılmış, birbirine epeyce mesafesi olan 2 saray dikkatimizi çekti. Rehberimiz de bununla ilgili bir fıkra anlattı. Ülkelerin kültürünü en iyi yansıtan, espri anlayışları ve güldükleri konulardır. O nedenle aktarıyorum:
‘’Raca efendinin yaşı, ortaları geçmiş. Bir gün göğsünde bir ağrı hissedip doktora görünüyor. Muayene sonucu hiç  iyi değil. 
Dr., Raca'ya dönüp:
"Bundan böyle ‘’wampawampa’’ yok! Ancak, kırk yılda bir" diyor!!!
Raca üzgün, Raca perişan… Nasıl olur? Burnunun dibinde sayısız huri?
Dr., bu durumda kendisine: "Gözünüz görmesin o halde. Uzağa bir yere bir saray yaptırıp, bütün kızları oraya doldurun…" diyor.
Ehh. Para o kadar bol ki ne yapacaklarını şaşırmış bu Racalar da… Köle desen gani. 
"Yapın!" diyor. 
Al sana, bir saray da karşıya konduruluyor.
Gel zaman git zaman, Raca yerinde duramayıp köle Abdul’u yanına çağırıyor. 
Önce dikkatli. Yavaşça: "4 numarayı kap gel" diyor. 
Kısa süre sonra gün, saat  şaşıyor. Sabah akşma WampaWampa başlıyor!
Abdul, önce 3 ve 5 numara, akşam 11-12 numara, hafta sonu 1-3-5-7  numara derken ve Raca halinden pek memnunken…
Olanlar oluyor!
ABDUL iki saray arasında koşarken ölüveriyor!
Bu hikayeden çıkan sonuç: 
‘Sex öldürmez, kadın peşinde koşmak öldürür’ müş!
,,,,,

Dönelim konumuza…
Hindistan’ın kırsal alanlarında yaşayanların adetleri bize benziyor. 
Kız çocukların okutulmasına, yeni yeni yol açılmış. Son yıllarda, devlet  o kadar çok önemsemiş ki, köylerde okuyan kız çocuklarına, okula gitmeleri için birer bisiklet vermeye başlamış. İlk zamanlar bu bisikletlere babaların el koyduğu anlaşılınca, ceza yoluna gitmişler.  Şimdi sokaklar okul formalı, bisikletli genç kızlarla dolu.
Bir de bazı uyanışlar olduğundan söz ediliyor:
Hindistan, bilgisayar işlemcilik, programlama, uluslararası altyapı ağı teknolojilerinde, hatta uzay çalışmalarında  dünyada ilk sırayı almaya başlamış. Dünyanın en zeki ve en üstün matematikçileri, astrofizikçileri burada yetişir olmuş. Harika /üstün çocuk sayıları artmış. Mühendisler çok yüksek ücretlerle işe alınır olmuş. Bunlar arasında kızlar da epey pay sahibiymiş. Bu zeka parlaklığının neden ve nasıl olduğu bilinmiyor ama bu fakir ve kirli memleket besbelli atağa kalkmış.
Yalnız… Ne kadar ilerlese de kutsal ineklerine dokundurmuyorlar. Şaka zannettiğim ve abartılı dediğim inek meselesi cidden kayda değer.
Tüm trafik onların hareketine, hızına, manevrasına ayarlı. Sonsuz bir saygı, itaat ve bakım olmazsa olmazları. 
Bir gün, bir aile ineğine bakamayacak olduğunda, bir işaret koyup, bahçesinin çitini açıp köye salıveriyorlar. Durumu anlayan komşuların hepsi o ineğe bakmakla yükümlü. Hangi kapıda durursa, kutsal hayvan oradan sebepleniyor. Ölünceye kadar bu minnet devam ediyor. İnsan bazen, bizim buralarda emekli olmaktansa, orada inek olmak daha iyiymiş diye geçiriyor ...

İnek/dana eti asla yemiyorlar. Domuz da listede var ama pek yaygın değil. En iyi sofralarda tavuk ve koyun eti var. Her yemeğe, her çorbaya, pilava, salataya bile köri katıyorlar. Yemekleri lezzetli ve çeşitli değil. Ya da bana öyle geldi.