Yüzlerce takipçimin bulunduğu Facebook sayfamda ORGAN BAĞIŞLAYANLARI sorduğumda üzülerek tek tük yanıt verildiğini gördüm.
Bunun üzerine yaklaşık 50.000 üyesi olan Women’s Club adlı site üyelerine sorduğumda ise şu ana kadar yanıtlayan 500 kişinin istisnasız tamamının ‘bağışlayan’ olduğunu gözlemledim.
(Bu arada, bu sitede kadınların çoğu 35-50 arası orta yaş aralığında. Benim sayfamda ise ortalama yaş 60-70 dir.)
Buradan anladım ki, yaşlıların çoğu, artık eskiyen organlarının işe yaramayacağını düşünmekte. Ayrıca, bu yaşlardaki – ölüme daha yakın -kişiler, tamamen ölmeden yaşamdan koparılacağından, yarı canlıyken kesip biçileceğinden korkuyorlar.
Çoğu tıbbın olanaklarına ve sistemin doğru işleyeceğine güvenmiyor. Kısaca hem bilgisiz hem de çekinik.
Diğer tarafta, İslami kesimde ise muazzam bir karşı duruş var.
Kadınlar, günah işlemekten korkuyor; erkekler de cennette, hurilerin karşısına tek parça çıkmayı hayal ediyor. Bedeninin bozulmasını istemiyor. İnsaniyet, bencilce bir hayale kurban ediliyor.
Bu konunun en bilinçlileri, hastane kapılarında evladı, anası, atası için organ bekleyerek, dualar ederek acı deneyimlerden geçenler...
En iyisi konuya, bir annenin satırlarını okuyarak başlamak:
‘’Böbrek hastası bir çocuk düşünün. Günde 1 lt den fazla su içmesi yasaktır. Evdeki musluklara, yaz sıcağında kilit takan bir annenin acısını gördünüz mü hiç ? Mutfağın kapısını kilitleyip anahtarı yanında saklayan bir anne düşünebilir misiniz? Şeker, çikolata, kraker, dondurma yemek, denize girmek yasaktır. Doğum günü pastası bile yiyemez bu melekler…
Haftanın 3 -4 gününü saatlerce diyaliz makinesine bağlı geçirirler. Öyle alışmış öyle teslim olmuşlardır ki, o koca iğneler girer çıkar hiç seslerini çıkarmaz, naz yapmazlar.
O yüzden ben organlarımı bağışladım. Toprakta çürütmek yerine, yedi- sekiz kişiyi hayata döndürüp, ömür boyu dualarını almayı seçtim. Hele de böbrek yetmezliğinden ötürü, yüzü kara- sarı bir renk almış çocukların, nakil sonrası yüzleri pespembe, boyu uzamaya kilo almaya başlamış olarak, elinde dondurması size teşekküre gelmeleri var ya? Ömre bedeldir.
Artık hayat onun, istediği kadar parkta oynayabilir, okula gidebilir.
Sizce buna değmez mi?
Elinizi vicdanınıza koyup lütfen bir kez daha düşünün.
İkinci önemli husus, dinimizin yönlendiricisi DİYANET İŞLERİ'NİN bu konuya açıklık getirmesi ve yol göstermesidir. Onlar da şöyle buyurmuştur:
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak dinimizde, açık hükmü bulunmayan yeni meselelerin hükümleri, fakihler tarafından benzer meselelere kıyas edilerek çıkarılmıştır. O halde, hayatı veya hayati bir uzvu kurtarmak için kan, doku ve organ nakli yolu ile de tedavinin caiz olması gerekir.
“Her kim bir hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Maide, 5/32) ayeti de buna ışık tutmaktadır.
Nitekim İslam İş birliği Teşkilatı'na bağlı, uluslararası bir fetva kuruluşu olan Mecmeu’l-Fıkhi’l-İslami de bu istikamette karar almıştır :
‘Organ nakli caizdir ! '
Bu açıklamalara rağmen, bugüne kadar diyanetin her ağzından çıkanı şeriat kanunu gibi kabul edip, harfi harfine uygulayan dinci kesimin, bu fetvayı es geçtiği, insanlığa yararlı bir adım atmaktan kaçındığı görülür.
Sevap işlemeye bu kadar istekli ve meraklı bir toplumun, Allaha el açıp dualarla derman arayan, yüzlerce çoluk çocuk ve gönlü yaralı insana el uzatmamasının vebalini, dinimize yüklemesi, tebliğindeki ana amacını lekelemez mi?