Bu '65 yaş üstünün o marifetleri' yayını beni baydı artık.

Kendimizi  anlattığımız  yazılar her yerde uçuşuyor. 
Artık bu üstünlük anlatımı, narsizme varmak üzere.

68 kuşağının insan ilişkilerini, mahalle terbiyesini, eğitimini, kültürünü, dürüstlüğünü ahlakını, o haydi anladık da; gaz lambası ile aydınlatılan odaları, sobalı banyoları, dolapsız mutfakları, yer yataklarını,  öyle bir  andık ki, duyan da  bir şey zannetti.

Tamam hiçbirimiz, eskiyi unutmadık.
Çocukluğumuzu özlüyoruz da...

Gerçekten sorarım, kim o günleri geri getirmek ister? Ya da o şartlarda yaşamak?

Misafir  sonrası biriken dağ gibi bulaşıklar?

Elde yıkanan çamaşırlar?

Çalı süpürgesi ile temizlenen evler?

Acil durumda telefonla haber vermek için PTT'ye koşmalar?

Şehirlerarası konuşma için saatlerce ayakta beklemeler?

Bir haber alabilmek için, haftalarca mektup yolu gözlemeler?
Sadece bir odasında soba yanan, diğer odaları Alaska gibi olan evler?

Kardeşlerle ayak uçlu baş uçlu yatılan ve rahat uyunmayan yataklar?
  
Televizyonsuz, filmsiz, dizisiz, bilgisayarsız, tabletsiz akşamlar?

Daha neler... Neler!

Kim bu şartları geri ister ki?

Kim teknolojnin olanaklarını istemez ki?

İyi ki tesadüfen 68 kuşağı olmuşuz!

İyiyiz, hoşuz da, methiyenin de bir sınırı var. İlk zamanlar nostalji iyiydi. Ama çok uzadı.

Ben kendim de yazmaktan, başkalarını da okumaktan sıkıldım artık. 

BİZ NEYMİŞİZ BE ABİ, 
tavrını kaldırma zamanı geldi.

Zira, bu anlattıklarımızı gülerek dinleyen nesil de büyüdü. 

Onlardan sonra gelen Z'ler neden söz ettiğimizi hiç anlamaz oldular. 

Gazocağı nasıl yanar, telgraf nedir? Telefon jetonu nasıl kullanılır? Onlara yabancı dil gibi. 

Kısacası ...
Yeni nesil ile bağlantı iyice koptu. 
Biz artık tarih olduk.