​Üç kanalın gündüz programları içinde dört ayrı 'Kayıp Aranıyor' programı yayınlanıyor televizyonlarda.

Bir erkek eşinin üç çocuğunu bırakarak ortadan kaybolduğunu, kırsal kesimde yaşayan anne-baba kızlarının akıl almaz bir yöntemle evden kaçtığını televizyon kanalına ve program yöneticisine ileterek onun bulunmasını istiyor.

Evinden kaçan kızların, kadınların, evlilik vadiyle dolandırılanların, uyuşturucu ve fuhuş ağına düşürülenlerin, akıl almaz cinayetlerin sayısı hiç de az değilmiş meğerse ülkemizde.

Vaktiniz olduğunda bu programlardan birine takılıp izlerseniz toplumdaki ahlak, namus ve vicdan gibi unsurların, utanma-arlanma duygularının nasıl yerle bir olduğunu şaşkınlıkla, üzülerek görebilirsiniz.

Evden kaçan kızların, eşlerini terk eden kadın ve erkeklerin her nedense önemli bir bölümünü köy ya da kasabadakiler yanı sıra kapalı kadın ve muhafazakar aile özelliğindekiler oluşturuyor.

Bu özelliktekilerin birçoğu evini, eşini ve çocuklarını terk edip giderken başka bir erkeğin ikinci eşi olmaktan hiçbir sakınca görmediği gibi bir kadın, bir anne olarak utanç da duymuyor...

Kabul eden erkek de aynı utançsızlık içinde...

Gelenek ve göreneklere göre yaşadığı düşünülen bir ailenin kızı her türlü ayıbı ve çekinceyi bir kenara itip, telefonla ilişki kurduğu, tanımadığı, görmediği birine kaçıp tehlikeli arayışları göze alabiliyor.

Toplumun bunları yapan kesiminde sonuçta bir ahlak çöküşü ve ahlak tanımazlığı yaşanmış oluyor.

Olayların içinde olanların çoğunun bu yaptıklarından utanç duymadıklarını sıkılmadan ifade etmeleri ise, akıllara zarar bir durum gerçekten.

Evlenmek vadiyle dolandırılan-dolandıran yaşlı, genç kadın ve erkeklere gelince onlara:

''Tanrı size 

Akıl, fikir, 

Düzgünlük, 

Ahlak ölçüsü ve 

Ahlak kontrolü versin!..'' demekten başka bir şey yapılamıyor.

Başkalarının başına gelenlerin seyredildiği bu programlardan bir sonuç, bir yarar elde edilebilmesi için kaçış, terk ediş olan o evlerde neler yaşandığının bilimsel olarak uzun uzun araştırılması ve ortaya konması gerekiyor.

Bir önemli nokta da, kırsal kesimdeki insanların bir kısmı artık tarla-bahçe, ekme-biçme işleri ile uğraşmayarak cep telefonlarını bilinçsizce kullanarak karanlık işlerin ve çok çirkin maceraların içinde olmuşlar.

Eğitim... Eğitim... Eğitim...

Bir toplum için eğitimin önemi, yeri ve gerekliliği işte bir kez daha ortada değil mi? 

Cumhuriyet döneminin özenli yapı taşlarından biri olan ve dünyada benzeri bulunmayan 'Köy Enstitüleri' toprak ağaları, emperyalistler ve dış güçler istediği için Demokrat Parti tarafından kapatılmasaydı;

Anadolu'nun çoğunluğunu oluşturan insanlar,

Ne böylesine büyük bir eğitim boşluğunun ve cehaletin içinde kalır,

Ne de köy okullarındaki sınıfa sanki öğretmen yokmuş gibi kara çarşaflı bir kadın (!) sokulabilirdi.

Çöken ahlakı yalnızca kaçan kızlarda, kadınlarda, erkeklerde ve düzenbaz insanlarda aramak yaşananların temeline inmemek demektir.

Bu programlar gerçek eğitimciler tarafından dürüst ve tarafsızca incelendiğinde; çıkan sonuçlar ülke yönetimindeki çok ciddi problemleri de ortaya koyabilecektir. 

Çünkü televizyonların bu tür programlarında yer alan eğitimsiz, sorunlu birtakım insanların oylarından birileri çıkar, iktidar ve fayda sağlıyor.