Saraybosna’dan, sabahın erken saatlerinde ayrılmalıyız, zira yolcu yolunda gerek. Bizi bekleyen; müthiş bir doğa, yeşillikler, dağlar, akarsular ve sayısız kasabalar mevcut. Ayrılırken bu hüzünlü kentten, gözlerimin önüne Jahorina dağlarının eteklerinde gerçekleştirilmiş balkanların ilk kış olimpiyatları geldi. Sene 1984, insanlar Yugoslavya'da böyle bir organizasyona inanmazken,Tito’nun ölümünden sadece 4 yıl sonrasında,12 gün boyunca spora doymuşlardı.Sadece Bosna-Hersek gezmekte çok keyiflidir.Özellikle doğa sporları ve adrenalin tutkunuysanız şiddetle tavsiye ederim. İstanbul’dan Başta THY ve Pegasus’un seferleri mevcut. Umut tünelini görmek isteyenler mutlaka olacaktır. Sırp kuşatmasında 3 yıl yaşamanın anahtarı olan tünel, BM kontrolündeki havalimanına kadar uzanır. Hem kaçış, hem de erzak tedarikinde önemli rol oynamıştır.

Arka perdede aslen Saraybosnalı olan Goran Bregoviç’ten "Çingeneler Zamanı’" parçası eşliğinde, yaklaşık 6 saat sürecek Belgrad yolculuğuna başlıyoruz. Çıkıştan 30 dakika sonrası Sırp cumhuriyeti bölgesi başlıyor. Yanlış anlaşılmasın burası Bosna Hersek'e bağlı Sırp Cumhuriyeti. Evet, ülkeyi Amerika’nın Dayton kentinde imzalanan anlaşmayla tamamen parçalayan emperyal güçlerin marifeti. Bugün, Bosna Hersek’te iki oluşumlu ile bir küçük özerk bölgeden oluşan bir idari yapılanma mevcut. İki siyasi oluşumdan biri Bosna Hersek Federasyonu, diğeri ise Sırp Cumhuriyeti'dir. Özerk bölge ise; yaklaşık on iki kilometre kare alana sahip ve uluslararası denetime tabii olan Brćko. Brćko, Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti’nin ülkenin kuzey ve güney kısmında bir şerit halinde uzanan topraklarını yarı yarıya bölen bir konumda, diğer bir deyişle Sırp Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün önüne geçen bir konumdadır. Bu açıdan bakarsak, sadece on iki kilometre karelik bir alana sahip olan Brćko’nun Bosna Hersek açısından oldukça önemli bir konumda olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.*1

Ulaşım altyapısın kötü ama doğasının müthiş olduğu onlarca irili ufaklı kasabalar geçerek ya Zvornik üzerinden yada Bratunaç üzerinden Drina ırmağını geçerek gerçek Sırbistan’a varırız. Güney Slavlarının yaramaz çocukları olarak adlandırıl salarda, sınırda bunu hissetmezsiniz. Gayet güler yüzlü ve sevecen Sırp sınır polisleri biner otobüsünüze. Pasaportlar toplanır, şöförünüzden sular tedarik edilir ve Drina’nın Sırp bölümü başlar. Zihninizde bir anda İvo Andriç ‘in eseri Drina köprüsü gelir. Bu roman adeta eski Bosna nın orada yaşayan halklarının, herkesin paylaştığı hayatın adıdır. Mustafa Balbay’ın Balkanlar ismi kitabında en çok güldüğüm bölüm gelir aklıma.

Savaşa giden Sırp askerleri gören yaşlı Sırp nine sorar;

Çocuklar nereye?

Askerler;

Cepheye savaşa,

Nine tekrar sorar;

Türkler de var mı, Türkler?

Askerler; Yok nine derler.

Kadın bütün hayalkırıklığıyla döner ve der ki; o zaman buna savaş demeyin...

İşte Sırbistan daki tam imajımız asırlar geçse de bu yöndedir. Böğürtlen tarlalarından geçerken, geniş ovaları besleyen Drina, Sava ve Tuna nehirlerinin bereketiyle yeşeren tarım ürünlerinin zenginliğine gıpta edersiniz. Sırbistan’ı anlamak tarihi bir mitten geçer dersem yanlış olmaz.

Kosova mitinin temelinde yer alan ötekileri Türkler ve Müslümanlar oluşturur. En bilinen hali mit, Osmanlı Sultanı I. Murad ile Sırp Kral Lazar’ın arasındaki savaş ile ilgilidir. Kral Lazar’a melekler tarafından sunulan iki seçenek Kosova Savaşı’nın geleceğini belirlemiştir. Birinci seçenek; cennetin krallığı iken, ikinci seçenek dünyevi krallıktır. Kral Lazar, cennetin krallığını seçerek, Sırpların bu savaşta yenildiğine dair bir inanış vardır. Hal böyle olunca Sırpların tarihsel düşmanları Türkler ve Müslümanlar olmuş ve bu durum Sırbistan’ın saldırgan tutumunun arka planda hep kalmıştır.*2

Yugoslavya Fedaral Cumhuriyetinin başkentliğini yapmış beo-grand (beyaz kent), tipik bir komünist mimariyle sizi karşılar. Sava nehri boyunca karmaşık bir trafik düzeni, doğaya aykırı yapılmış binalar yavaş yavaş değişime başlamış, tuna kıyısında son bulur. Evet 2 coşkun nehrin 0 noktasında buluştuğu bir şehirdir Beyazkent...

Osmanlının, Kanuni döneminde fethettiği ve asırlarca ikmal merkezliği yaptığı Kale megdandan geziye başlanır. Zeleni Venac meydanından, Moskava oteli takiben merkez tarihi yapıların yer aldığı bölgeden Studentska park bölgesinde inerek şehir turu başlar. Etnografya müzesi önünden, Türkçe kökenli kale meydanına varılır. Sırp bir rehber size tarihten ve eserlerden bahsederken rehberinizde çevirisini yapar ve kendi bilgileriyle açıklamaları zenginleştirir. Onların deyimiyle kale megdan, sahat kula, Damat Ali Paşa türbesi, Stefan Lazerevic anıtı, Sokullu çeşmesi, Belgrad Kalesi, silah müzesi, zindan kapısı gezilir. Binlerce Türkçe kelimeler Sırpça'nın kalbine girmiştir. Ulusal mite ters de olsa bir kere, Osmanlı'nın bıraktığı en büyük izdir.

Turun bitiminde Knez Mihailova caddesi 19 yy. sonu tarihi binaları, kafeterya ve restaurantlarıyla verilen boş zaman için sığınılacak en güzel caddedir. Turun yorgunluk atan etabı, limanda binilen yöresel bir tekneyle Sava üzerinden Tuna nehrine varışla keyiflendirilir. Bunu mutlaka yapmanız gerekenler listenize ekleyin derim. Sonrası otele varış ve akşam Belgrad gecelerine yelken açılır.

Haftaya Belgrad–Sofya turumuzu ve özel bir insanı yazmak isterim. Nikola Tesla…

Kalın sağlıcakla.

Yücel Taşyürek Profesyonel Turist Rehberi

[email protected]

Alıntılar

*1..Tuicakademi org

*2..Dergipark.org