Nereye baksam, 20. yy günlerimizden, 50 li, 60 lı yıllardan bir kesit… Her eski anı, sanal alemde paylaşma rekorları kırıyor. ‘’Hey gidi günler ‘’ edebiyatı, hiç olmadığı kadar revaçta.
Kimi, kurnalı hamamlardan, kimi, sobalı, kuzineli evlerden, kimi de kızdırdığı annesinden yediği süpürge ve terlikten, tatlı tatlı söz ediyor.
Anlayacağınız… Biz 68 kuşağı, giderayak ünlü olduk!
Ama… Eskiyi andığımıza bakmayın. Yoklukta, bilmediklerimiz ölçüsünde mutluyduk biz.
Bu gün ise, cebimizde her işe yarayan telefonlarla, elimizi hiç bulaştırmayan bulaşık makinaları ile, evin her köşesini bizden iyi bilip, evin adamı gibi salına salına dolaşan süpürgelerle; kendi kendine bin çeşit yemek pişiren fırınlarla; kısacası her taraftan kolaylıklarla donandık. Şimdi, hepimiz halimizden pek memnunuz.
Mesela:
Müzik mi lazım? Buyurun: Her yerde, binlerce müzik. Aç ara, beğen, doldur, yükle, dinle.
Eskiden… Haftalarca heyecanla para biriktirip tek bir plak alınırdı. Üstelik her şey topu topu plağın iki yüzündeki 2 şarkı için. Sevdiğin başka parçaları dinleyeceksen, başka plak alman gerekti.
Plak kırılır, kaset sarar takılır, teybin tepesi atar dolanır, müzik setleri sadece varlıklı evlerde çalınırdı. CD ise, bize göre en büyük icattı. Pek memnunduk.
Biz en son orada kalmıştık ki; USB diye, çakmak şeklinde bir alet çıktı. Biz de o evrede, konudan çıkmış olduk. Bizim öğretmen daha oraya gelmedi diyerek…
Gelelim sinema kültürümüze.
Şimdi, TV’deki filmler yetmedi, internette film siteleri çıktı, çeşit çeşit. Film vizyona girer girmez, evinde, kanepenin tam karşısında! Çekirdek çitle, meyveni ye. Keyif işte bu!
Eskiden, film izlemek için, önce erkenden gidip sinema kuyruklarına girip, akşam matine bileti almak gerekti. Tüm heyecanımız, haftada bir film içindi.
En heyecan dolu yıllarımızdı ama, bir çok şeye ulaşmak zordu. Heveslerimiz hep yarım, hayallerimiz kısıtlıydı.
Bu gün ise herkesin elinde, her çözüm için cep telefonları var . Bırakın anı yaşamayı o anı, anında belgeliyorlar.
Yerken, içerken… oturup kalkarken… neredeyse her şey ederken…denizde, gölde, havada karada, poz poz fotoğraf. Güzel olmadı, sil bir daha … Sonra al istediğine gönder. Bir tık ile.
Bize gelince...
Fotoğraf lazım olduğunda, giyinmek, kuşanmak, ailece hep beraber fotoğrafçıya gidip, poz vermek, sonrasında da bir hafta beklemekti serüvenin adı... Pahalı olduğu için sık sık fotoğraf çektiremez, fotoğrafçıya ayıp olur diye havalı veya eğlenceli pozlar veremez, seksi pozları aklımıza bile getirmezdik. Kötü kız derlerdi yoksa…
Kısacası, evvel zamanlar iyiydi de;
Biz eksiktik aslında.
Sadece o zaman dilimi içinde mutluyduk. Şimdilerde andığımız, çoğumuzun yitirdiği, anamızın ve babamızın varlığı ile ısıttığı evlerimizdi. İç geçirdiğimiz ve aradığımız, sıcacık mahalle yaşamlarımızdı.
Ama, her şey eksikti.
Yaşam zordu.
Çileyi de, en çok annelerimiz çekti.
Şimdi o günler, gülümseyerek anıyoruz.