Dişi memelilerin, yavrularını beslemek için memelerinden gelen besin değeri çok yüksek ve aynı zamanda koruyucu olan beyaz sıvıya, ayrıca bazı bitkilerin türlü organlarında bulunan beyaz renkli öz suya, erkek balığın tohumu ile işçi arıların yutak üstü salgı bezlerinden salgıladıkları jel halinde kremsi beyaz sıvıya süt denir.
Dünya üzerinde 4500 memeli türü bulunur. Bunların 200 kadarı Avrupa’da görülebilir. Ülkemiz ise tek başına yaklaşık 170 memeli türünü barındırmaktadır.
Memeliler, sıcakkanlı yaratıklardır. Vücut sıcaklıkları genel olarak çevre koşullarından bağımsızdır. Bu ısı yalıtkanlığını sağlamak için toplam ürettikleri enerjinin % 80 ini harcarlar. Vücutları tüylerle kaplıdır ki bu doku bazı türlerde dikenli bir hal alabilir. Kirpi gibi. Ya da azalıp neredeyse pürüzsüz hale gelebilir: İnsan, yunus ve balinalar…
Yeryüzünde yaşayan insanoğlu, 5 bin yıldan beri süt içiyor.
Anadolu’da yapılan arkeolojik kazılarda bulunan tapınak duvarlarında, MÖ. 8 bin yılına ait süt ve et temini maksadı ile sığırları gösteren çizimlere rastlanmıştır. Bu konuda ilk kanıtlar Dicle ve Fırat ırmakları arasında kurulan Sümer uygarlığının Ur kentinde bulunmuştur.
Su ve saf bal gibi saf sütte mutluluk ve güzellik yurdunun en belirleyici gıdalarındandır.
‘’Böyle bir saf süt, tadı değiştirilmemiş, doğallığı bozulmamış olacaktır.’’(Muhammet 15)
Doğa böyle bir sütü üretmeye imkan vermez. Nahl suresi 66. Ayet, sütün oluşumunu verirken yaratıcı kudretin canlılar için neler yaptığını kendine özgü çok etkileyici bir ifade ile vermektedir. ”Hayvanlarda da sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasında halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider.”
Bir yaşam mucizesi diye nitelendirilebilecek kadar büyük bir besin değerine sahip olan sütün insan yaşamındaki yeri bilinebilen insanlık tarihi kadar eskidir. MÖ. 24. yüzyıla ait Babil kabartmalarında süt ve süt kesiği temalarının işlendiğini görüyor, yine M.Ö.8. yüzyılda Homer’in süt, süt kesiği ve peynirle ilgili anlatımlarına rastlıyoruz.
İncil’de de İbrahim Peygamber’in üç meleğe tatlı ve ekşi süt sunduğu anlatılır.
M.Ö. 4. yüzyılda Antik Trakya ahalisi bugün yoğurt adıyla bildiğimiz “prokiş” dedikleri bir çeşit ekşi süt üretiyorlardı. Bugünkü Rusya, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine sütü işlemeyi bilenlerin Moğollar, Persler, Türkler ve diğer göçebe kavimler olduğu anlatılmaktadır. Sağlığa yararlı bir içecek olduğu yüzyıllardır söylenen sütün yararları, uzmanlarca kanıtlanmıştır. Süt içerdiği bol kalsiyum ve vitaminle birçok hastalığı önler, hatta tedavi eder. Bu yüzden uzmanlar, sağlık açısından bol miktarda süt tüketilmesini önermektedir.
Süt kanser düşmanıdır, özellikle de bağırsak kanserini önlemeye yardımcı olur.
Kaliforniya Üniversitesinden Doktor Cendrre Garland’ın 20 yıllık bir araştırması, süt tüketen kişilerin daha sağlıklı bağırsaklara sahip olduğunu gösterdi. 20 yıl boyunca 2 bin kişiyi inceleyen Garland, günde 2-3 bardak süt içen kişilerde bağırsak sorunlarına, hatta bağırsak kanserine pek rastlanmadığını belirtti. Bu yüzden Garland, bağırsak kanserini önlemek için mutlak surette günde 2-3 bardak süt içilmesini öneriyor. Diğer bilim adamları gibi Garland da sütün içerdiği Kalsiyum ve D vitamininden dolayı inanılmaz derecede yararlı olduğunu ileri sürüyor.1987 yılında yapılan bir araştırmada Avusturya’da bol miktarda bağırsak kanserine rastlanması dikkat çekti. Süt tüketmeyen kişilerde bağırsak kanserine yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu tespit edildi.
Bilim adamları, sütte bulunan kalsiyumun bağırsaklardaki kansere yol açabilen fazla asitleri yok ettiğini ve böylece sindirim sisteminin daha sağlıklı bir şekilde çalıştığını belirtiyorlar. ABD Newyork Kanser Araştırma Merkezi’nde kanser hastaları incelendi ve süt içen hastaların kanser hücrelerine bakıldığında hücre gelişmelerinde yavaşlamaya rastlanıldı. Böylece kalsiyumun kanser hücrelerini yavaşlattığı da kanıtlanmış oldu. Bostonlu bilim adamları, fermente sütün içerdiği “Asidofilis” bakterisinin de bağırsak kanserine karşı etkili olduğunu söylüyorlar.
Yapılan yüzlerce araştırma neticesinde, bu bakterinin kanser üreten hücreleri yok ettiği ortaya çıktı. Japon araştırmacılar, her gün süt içerek mide kanserinden de uzak durulabileceğini savunuyorlar. Yapılan uluslararası araştırmalarda, süt tüketen kişilerde akciğer kanserine de pek rastlanmadı. John Hopkins Üniversitesi araştırmacıları, süt içen kişilerde kronik bronşite pek rastlamadıklarını dile getirmişlerdir. Uzmanlar sütün sigara, alkol ve bol miktarda kahve gibi bağımlılık yapan maddeleri tüketen kişileri bile koruduğunu belirtmişlerdir. Yine yapılan araştırmalarda günde 1-2 paket sigara içen ve süt tüketmeyen kişilerde, kronik bronşite yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu görülmüştür.
Yeryüzünün en yararlı içeceği olan saf süt, insanların doğumlarından itibaren aldıkları ilk besindir. Yaşama merhaba dedikleri ilk günlerinde annelerinin sütüyle beslenen bebeklere, daha sonraları hem anne sütü hem de hayvani sütler verilir. Süt; bebeklerin vücutlarını sağlamlaştırır, güçlendirir. Süt binlerce yıldır olduğu gibi yine insan vücudunun en fazla ihtiyaç duyduğu içecek olmayı sürdürüyor. Sonsuza kadar da sürdüreceği inancını taşıyanlardanım.
Çocukluk döneminin ilk birkaç yılının, bir çocuğun gelecekteki sağlığı üzerinde hayati önemi vardır. Gıdalar ve gıdaların önemli besin öğeleri, kuvvetli kemik, diş, sıkı kas ve sağlıklı doku oluşturmaya yardım eden maddelerdir
Süt, memeden kesilen çocuğun gıdasının önemli bir parçası olmaya devam eder, iki yaşın altındaki çocuklara tam yağlı süt verilmelidir. Çünkü sütteki yağın sağlayacağı enerji ve vitamin A ya ihtiyaçları vardır. 2 yaşından sonra daha çeşitli gıdalarla beslenmeye başladıklarından diyetlerine yarım yağlı süt girebilir.
Ergenlik çağında besinlere ihtiyaç oldukça yüksektir. 12,5-15,5 yaşları arasında erkek ve kız çocuklar hızla büyürler ve yılda 10 santime kadar boyları uzayabilir. Bunun içinde fosfor ve kalsiyuma ihtiyaçları vardır. Süt içerek bu durum fazlasıyla karşılanır. Gençler için sağlıklı bir beslenme düzeni, mümkün olduğunca besleyici değeri yüksek çeşitli gıdalar içermelidir. Gençlik çağında da kalsiyum ihtiyacı kemiklerin büyüme ve gelişmesine bağlı olarak özellikle çok yüksektir. Günde yarım litre süt veya eşdeğer miktarda peynir ve yoğurt tüketmek, gençlerin kalsiyum ihtiyacını karşılayacaktır.
Süt aynı zamanda enerji, protein ve çeşitli vitaminleri de sağlar ve yemek arası içecek olarak dişleri de korur.
Süt ayrıca geceleri tüketim yapıldığı takdirde vücuttaki yağ akımını sağlar. Bedenin uyurken ek enerji sarf etmesine yardımcı olur. Ergenlik çağında günlük en az 800 miligram ve fazlası tüketilmelidir. Çünkü kemikleri güçlendirir
Süt ve süt ürünlerinin uyumluluğu, çeşitliliği ve besleyici olması, bu ürünleri yaşlılar için de değerli kılar. Yaşlılıkta en korkulan olay kalça kemiği kırılmasıdır. Yaşlı kimselerin besin ihtiyaçları genellikle daha genç yetişkinlerin ihtiyaçları ile benzerdir. Ve vitamin D dışında 65 yaşın üzerindeki kişilere spesifik bir tavsiye yoktur. Enerji alımı azaldığında, diğer besinlerin alımı da düşecektir ve yetersiz beslenme riski artacaktır. Çeşitli besinleri temel alan bir diyet önemlidir. Süt çeşitli gıdalarda çeşitli pişirme şekilleri ile kullanılabilir. Soslarda, pudinglerde, kahvaltılarda veya soğuk ve sıcak içeceklerde kullanılabilir. Süt ve peynir, besleyiciliği arttırmak için çorbalara ve pürelere ve benzeri gıdalara eklenebilir.
Saf sütün yararları saymakla biteceğe benzemese de saymayı sürdürelim. Kemiklerin gelişmesini ve sağlam olmasını, büyümeyi ve gelişmeyi ayrıca vücudun sağlam ve güçlü olmasını, kemik erimesini önlüyor. Mikrobik enfeksiyonlara karşı etkili. Mide rahatsızlıklarını gideriyor, reflüyü geçiriyor, sindirim sistemini düzenliyor. Beyne enerji sağlıyor. Diş çürüklerini ve bronşiti önlüyor. Tansiyonu düşürüyor. Yağsız süt, kolestrolü de düşürüyor. Kanserin önlenmesine yardımcı oluyor. Saç ve tırnakların oluşumunda büyük rol oynuyor. Cilt üzerinde nemlendirici etki yaparak cildin yıpranmasını önleyip yaşlanmayı bile geciktiriyor. Kadınların güzelliğine güzellik katıyor.
Uzmanların yaptığı açıklamaya göre süt içtikten sonra bir barda ir ki ağızda kalan süt, bakteri oluşumuna neden olmasın.
Saf süt ve türevleri bütün dinlerin belirttiği gibi canlılar için hayat ve yaşam kaynağı olan mucize bir gıdadır. Ülkemizde 16 yaşına kadar çocuklara ve 65 yaşın üzerindeki herkese haftada 2 litre süt ücretsiz verilmelidir. Bu ülkede yaşayan bireyler olarak bolca süt ve süt ürünlerini tüketmeliyiz. Çok tüketim için de satış fiyatını düşürmeliyiz; üretimi arttırmalıyız. Üretimi arttırmak için aile işletmelerine geçmeliyiz. Devlet ve özel sektör, bu işi yapacak ailelere 10 ar adet keçi, kuzu, inek, manda, kısrak ve deveyi ücretsiz vermelidir. Aileler yetiştiriciliğine soyundukları cinsleri alıp beslemeye başlamalı; bu hayvanların sütünü, yapağısını, gübresini alıp çiftleştirdikten sonra da doğan yavrularını büyütmelidir. Devlet ve özel sektörce kendisine verilen hayvanları kendisine verilen sayıda iade ederek yoluna kendi hayvanları ile devam etmelidir. Devlet ve özel sektör geri aldığı bu hayvanları yeni ailelere vermelidir.
Bu sistem kartopu gibi büyüyerek ülkemizi yaklaşık 10 yılda dünyanın en büyük ve en dinamik hayvancılık ülkesi yapar. Sistem bu kadar mı basit, diyeceksiniz. İnanın bu kadar basit! Sadece ülkesini ve insanını düşünen, seven devlet adamı ve yöneticisi ile iş adamına ihtiyaç var. Bir de bunu uygulamaya talip olacak, sadaka sisteminde yaşamak istemeyen, karakterli onurlu, inançlı, hak ve adalet duygusuna sahip çalışkan insanlara!
Işık ve sevgiyle kalın