Sanırım ilkokul 5. sınıfa gidiyordum.

O dönemlerde müzik dersleri için aileler çocuklarına kolay öğrenilebilen bir müzik aleti alırdı.

Benim payıma da org düştü.

O sıralarda annem Türk Sanat Müziği Korosuna gidiyordu.

Sesi çok güzeldi, henüz sigaradan yıpranmamıştı.

Her şarkıyı şahane söyler, en zoru da “Dönülmez akşamın ufkundayım” derdi.

Tek bir kelimesini bile anlamazdım, ama çok severdim o şarkıyı.

Bir gün geçtim orgumun başına, başladım dönülmez akşamın ufkunu çalmaya.

Çok kısa zamanda parmaklarım akıyordu şarkının üzerinde.

Ah bir görseniz bendeki havaları, nasıl bir gurur…

Her misafire ikram edilen çayın yanındaki kek gibi, ‘’hadi kızım çal’’ diyerek sahneye çıkarırdı annem beni.

Oturma odamız; amacını aşmış, beni geleceğe hazırlayan kozmik bir ütopya haline gelmişti.

 

Seyirciler kulağımın çok iyi olduğunu söyler, maşallahlar havada uçuşurdu.

Bardak bardak çayın yanında sahneye çıktım, fakat biri de çıkıp: “Bu kızın müziğe yeteneği var, bir şeyler yapın” demedi.

Kimse yeteneğimle gerçekten ilgilenmedi.

Hevesim; çayın yanındaki bitmiş kekin kırıkları gibi, öylece kaldı.

 

Zaman içinde sahne hayatım, oturma odasının duvarını aşamadan bitti.

Yıllar geçti, üniversite iş hayatı derken zaman su gibi aktı.

Değişmeyen tek şey her daim sosyal hayatımın ve  şarabın içinde müziğin olmasıydı.

Bir gün; dinlediğim her şarkının içinde kulağımın sadece bir enstrumana odaklandığını fark ettim: Bateri.

Parmaklarım şarkının içinde  ritim tutarak adeta dans ediyordu.

Anladım ki; sahnelere geri dönmek için içimdeki O çocuk bana mesaj atıyordu.

 

Bodrum’a taşınmam hayatımda yeni bir sayfa açtı ve ben ilk sayfaya bateri derslerini yazdım.

Bateri gibi yüksek eforla çalınan enstrumanın ilk eğitimine, kalın boğazlı kazakla gidecek kadar da işin acemisiydim.

Bugün dersler hala devam ediyor ve sahneye çıkmak hayallerimi süslüyor.

Evet bir yaştan sonra enstrüman öğrenmek zor, kabul ediyorum.

Fakat zaman ayırarak, emek vererek ilerlenebildiğini bizzat görüyorum.

Hatta, kazaktan t-shirte olan evrimi instagram Şarap Bilgisi’nde paylaştım ki; ‘‘ben de şunu çalmayı çok isterdim’’ diyenlere ilham olsun.

Şimdiden iki arkadaşım erteledikleri gitar derslerine başladı, bendeki azimden ilham alarak.

“İsteklerimiz, içimizde yatanların habercileriymiş” diyor Gothe.

Sizin de içinizde yatan bir enstrüman varsa, oturma odasında bekliyorum…


https://www.instagram.com/p/CJEJ5c0FVRE/?igshid=1fpmrpv3zqv4e