Cumhuriyetin yüzüncü yılına girerken Türkiye’de zaman zaman Harf Devrimi dolayısıyla “Bir gecede cahil kaldık” edebiyatı yapılabiliyor. Açıkça söylemek gerekirse bu gerçek dışı, kasıtlı ve ideolojik, Cumhuriyet düşmanı bir bakış açısı. Bir başka deyişle bakış açısızlığı.
TÜİK verileri, Cumhuriyetin son yıllardaki eğitim tablomuz hakkında ayrıntılı bilgiler içermektedir. Bu aslında 100 yıl öncesiyle kıyaslandığında ciddi bir başarı hikayesidir. Örneğin Ön lisans, lisans (açık öğretim de dahil), yüksek lisans ve doktora mezunlarının 25 yaş ve üzeri toplam nüfus içindeki oranı 2008 yılında %9,8 iken, 2022 yılında bu oran %23,9’a çıktı. Dolayısıyla Yaklaşık nüfusun dörtte birine yakın bir oran üniversite ve üzeri eğitime sahip durumdadır. Aynı yaş grubu içindeki ilkokul ve üzeri eğitim seviyelerinden mezun olanların oranı ise 2008 yılında %81,1 iken, 2022 yılında bu oran %92,5’e ulaştı. Yine aynı yaş grubu içerisinde ortaokul ve üzeri mezunların oranı 2008’de % 34,9 iken, 2022’de % 69’8 çıktı. Bu durum lise ve üzeri mezunlarda 2008’de % 26,5 iken, 2022’de % 47,1’e oranına ulaştı. 25 yaş ve üzeri nüfusun aldığı ortalama eğitim süresi 2011’de 7,3 yıldı. 2022’de % 26 artış göstererek 9,2 yıla çıktı. Ortalama eğitim süresi 2022 için kadınlarda 8,5 yıldı. Erkeklerde ise süre 10,0 yıla çıktı. Bu oran 1997 öncesinde kadın-erkek ortalama 3,6 yıl civarında idi.
2008’de 6 yaş ve üzeri nüfusta okuma-yazma bilenlerin oranı %91,8’e ulaşmıştı. 2022’de ise bu oran %97,6’ya çıktı. 2008-2022 yılları arasında kadınlarda okuma-yazma bilenlerin oranı %86,9'dan %95,9'a, erkeklerde ise %96,7'den %99,3'e ulaştı. Türk tarihinin hiçbir döneminde böyle bir rakama ulaşılamadı. Bu, Cumhuriyetin başarısıdır. Harf Devrimi’nin getirdiği kolaylığın da bunda çok ciddi bir katkısı vardır. Dolayısıyla 100 yıllık Cumhuriyet, 600 yıllık Osmanlı’dan eğitim, okuma-yazma oranında kıyaslanamayacak ölçüde daha ileridedir. Bunun böyle olması da son derece doğaldır. Çünkü bir tarım devleti olan ve nüfusunun % 80-90 oranında köylü olan bir toplumda farklı bir sonuç beklemek de mümkün değildir.
Son olarak günümüzdeki okur-yazarlık oranına iller düzeyinde bakalım:
Peki bu konuda Osmanlı’dan devralınan miras nasıldı? Cumhuriyetin ilk yıllarında iller bazında dağılım nasıldı? Harf Devrimi öncesinde okuma-yazma oranı ne durumdaydı?
Harf Devrimi’nden bir yıl önce yapılan nüfus sayımına göre kadınlarda iller bazında okuma-yazma oranı şöyle idi:Bu tablo incelendiğinde 63 ilin 15’inde okuma-yazma oranı kadınlarda % 1’in altındadır. Bu oran iller bazında % 23,8’e karşılık gelmektedir. 23 ilde de kadınlarda okuma-yazma oranı % 1-2 arasındadır. Bu da % 36,5 etmektedir. 10 ilde de % 2-3 arasındadır. Bu, % 15,8’e tekabül etmektedir. Kadınlarda okuma yazma oranının % 3’ün altında olduğu il sayısı toplamda 48 olup, 63’e il içerisinde oranı % 76,1’dir. 63 il içerisinde 61 ilde kadınlarda okuma-yazma oranı % 7’nin altındadır. Sadece iki ilde kadınlarda okuma-yazma oranı % 10’un üzerindedir. Bu iller, İzmir ve İstanbul’dur. Bu oran başkent Ankara’da % 5,35’tir; yani Ankara’da neredeyse kadınların % 95’i okuma-yazma bilmemektedir. Cumhuriyetin başkenti, Türk Devrimi’nin karargah şehri olan Ankara’da durumun bu olması, Cumhuriyetin karşılaştığı güçlüğün açık bir göstergesidir. Diğer taraftan da yaptıkları devrimin büyüklüğünü açık bir şekilde göstermektedir. Aslında devralınan eğitim tablosu, Osmanlı’nın neden çöktüğünü açık bir şekilde göstermektedir.
1927 nüfus sayımına göre iller bazında kadın-erkek, toplam nüfusta okuma-yazma oranı ise şöyle idi:
Bu tabloya baktığımızda 63 ilden 17’sinde okuma-yazma oranı % 5’in altındadır. Bu % 26,9’a karşılık gelmektedir. 47 ilde ise % 10’un altındadır. 47 ilin 63 ile oranı % 74,6’dır. Sadece 16 ilde okuma-yazma oranı % 10’un üzerindedir. Bu illerin 63 il içerisindeki oranı ise % 25,4’tür. 63 il içerisinde sadece iki ilde (İstanbul ve İzmir) okuma-yazma oranı % 20’nin üzerindedir. % 50’nin üzerinde il yoktur. Bugün ise okuma-yazma oranı % 90’nın altında il yoktur. Dolayısıyla karşılaştırma yapıldığında Cumhuriyetin başarısı ortadadır.
Sonuç olarak 1927 nüfus sayımının da ortaya koyduğu üzere Cumhuriyetin devraldığı okur-yazarlık oranı son derece düşüktür. Aslında bu rakamlar, Osmanlı’nın neden çöktüğünü de açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Görüldüğü üzere bir gecede cahil kalmadık, zaten cahildir. Osmanlı da cahil olduğumuz için çöktü. Cumhuriyet bizi cahil olmaktan kurtardı. TÜİK verileri bunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Cumhuriyetin 100 yıllık başarısı ortadadır. Ancak ortada halen eksik pek çok şey var. Bunlardan biri eğitimin kalitesinin yükseltilmesi, ülkenin ihtiyaçlarına göre eğitimin yeniden yapılandırılması, yeniden çağdaş ve milli bir nitelik kazanmasıdır. Diğeri ise eğitimli genç nüfusa iş ve refah imkanlarının sağlanmasıdır. Bu da, bugünün Türkiye’sini yönetenlerin ve Cumhuriyetin ikinci yüzyılında ülkeyi yöneteceklerin görevidir.
Tablolar için kaynakça:
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Ulusal-Egitim-Istatistikleri-2022-49756
Mustafa Köse, 1927 Nüfus Sayımı ve Sonuçlarının Değerlendirilmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Afyon, 2010.