Muhalefetin 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde uğradığı başarısızlık, 2024 yerel seçimlerinde dağınıklığa ve moral bozukluğuna yol açtı. Bu, muhalefet partileri kadar iktidardan memnun olmayan seçmen için de geçerli. 2024 yerel seçimleri sonucunda muhalefetin uğrayacağı bir yenilgi seçmende sonraki dönem için bir apati yani ilgisizlik yaratabilir. Söz konusu apati hali ve muhalefet partilerinin içine gireceği kaotik ortam, iktidar açısından kontrol-denge sisteminin daha da zayıflaması anlamına gelecektir. Netice cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin pekişmesi sonucuna yol açabilecektir. Ancak farklı senaryolar da mümkün.
1970’li yıllarda Türk belediyeciliğine CHP’nin sosyal demokrat belediyeciliği damgasını vurdu. 1973-1980 yılları arasında İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok büyük şehrini CHP’li belediye başkanları yönetti.
1970’lerde İstanbul yine Türkiye’nin en büyük şehri idi. CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, 1973’te Ahmet İsvan’ı İstanbul belediye başkanlığına aday yapmak istedi. 2001’de Yalova’daki çiftliğinde sohbetimiz esnasında İsvan şunları anlatmıştı: İsvan aslında milletvekili olmak istiyordu. 1973 seçimlerinde milletvekili adayı olmuş ama seçilememişti. Onun aslında hayali CHP iktidarında Tarım ve Köyişleri Bakanı olmaktı. Bu fikrini Ecevit’e de söyledi ve Ecevit kendisine belediye başkanlığının önemini vurgulayarak, “İstanbul belediye başkanlığı beş bakanlığa bedeldir” dedi. İsvan, belediye başkanlığının önemini Ecevit’in sözlerinden sonra anladığını ifade etti. İsvan bir yıl belediyede çalıştıktan sonra, belediyeyi sevmişti. Robert Kolej mezunu olan İsvan, ABD’de de tarım eğitimi görmüştü. Ekim ayında yapılan milletvekili seçimlerinden iki ay sonra, 9 Aralık 1973 tarihinde yapılan yerel seçimlerde kış koşulları nedeniyle katılım oranı düşük olsa da CHP İstanbul’da seçimleri büyük bir farkla kazandı. CHP’nin adayı Ahmet İsvan’ın oyu % 63,5 iken AP adayı Fahri Atabey’in oyu % 28,2’de kaldı. İsvan, Atabey’in iki katından fazla oy alırken deyim yerinde İsvan, Atabey’in/CHP AP’nin üzerinden “silindir gibi” geçti. Üstelik Atabey, bu dönemde görevdeki belediye başkanı idi. İsvan’ın görevdeki belediye başkanı Atabey’e attığı fark gerçekten de tarihi nitelikte idi. Nitekim, 1963 sonarsında doğrudan yapılan belediye başkanlığı seçimlerinden günümüze kadar geçen süreçte (60 yılda) İsvan’ın aldığı oy bir başkası tarafından kırılamadı.
2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin hemen ardından, geçtiğimiz yaz aylarında Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin İstanbul il teşkilatının bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlerin “1994 yılındaki yerel seçimler gibi milat olacağını” söyledi. Burada kast edilen muhtemelen 1994’te merkez sağ ve merkez soldaki parçalanmanın Refah Partisi’ne yaramasına dikkat çekmek istediği varsayılabilir. Anlaşılan o ki iktidar 2019’da kaybettiği belediyeleri –başta İstanbul ve Ankara olmak üzere-, muhalefetin seçim yenilgisi sonrasındaki parçalanmış halinden ve moral bozukluğundan, hem ittifak ve hem de parti içlerindeki sorunlardan yararlanarak yeniden kazanmayı amaçlamaktadır. Bu durumu bir fırsat olarak görmektedir. Peki 30 yıl önce, 1994’te ne olmuştu?
1994 yerel seçimlerine Ecevit’in DSP’si, Baykal’ın CHP’si ve Karayalçın’ın SHP’si ayrı ayrı girdiler. Bu partiler ve liderleri arasındaki rekabet ve çatışmanın bir benzeri merkez sağda da vardı; Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı, Tansu Çiller’in DYP’si. Bu partiler arasında parçalanma ve ileri düzeydeki çatışma, yerel seçimlere ayrı ayrı girme Refah Partisi’nin 1994 yerel seçimlerinde başarılı olmasının nedenlerinin başında gelmektedir. Merkez sağ ve merkez soldaki parçalanmanın seçim sonuçlarına nasıl etki ettiğini, RP’nin seçimleri kıl payı nasıl kazandığını İstanbul ve Ankara seçimlerinden görmek mümkündür:
1994 yerel seçimlerinde İstanbul’da alınan oylar şöyledir:
RP Recep Tayyip Erdoğan %25,19
ANAP İlhan Kesici %22,14
SHP Ömer Zülfü Livaneli %20,3
DYP Bedrettin Dalan %15,46
DSP Necdet Özkan %12,38
MHP Ahmet Vefik Alp %1,87
CHP Ertuğrul Günay %1,4
1994 yerel seçimlerinde Ankara’da alınan oylar şöyledir:
RP İbrahim Melih Gökçek %27,34
SHP Korel Göymen %26,89
ANAP Rüştü Yüce %18,65
DYP Kemal Çevik %8,32
DSP Ömer Faruk Sırakaya %7,76
MHP Hüseyin Cevizoğlu %7,24
CHP Ali Dinçer %2,09
1994 Ankara ve İstanbul yerel seçim sonuçlarına bakıldığında, o tariihte merkez sağ veya merkez solda yapılacak ittifakla RP’nin önünü kolaylıkla kesilebilirdi. 1994’teki olası böyle bir sonucun günümüz Türkiye’sinin şekillenmesinde nasıl bir etki yapabileceği varsayımsal olarak düşünülmelidir.
Erdoğan 1994’te İstanbul Büyükşehir belediye başkanı olduktan sonra, Türkiye’nin sonraki 30 yılına damga vurdu. Ecevit, 1973’te beş bakanlığa bedel dediği İstanbul belediye başkanlığı, bugün ise neredeyse cumhurbaşkanlığından sonraki en önemli makam haline geldi.
31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerden birkaç gün önce (27 Mart 2019) köşe yazısı yazdığım internet sitesinde muhalefet lehine “Seçmen 1 Nisan şakası yapabilir mi?” diye sormuştum. Seçim sonuçlarının belli olmasının ertesi güne kalacağı düşüncesiyle bu tespiti yapmıştım. Bu noktada küçük sürpriz Ankara’da Mansur Yavaş’ın, büyük sürpriz de İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun olabileceğine dikkat çekmiştim. Ancak seçmen 1 Nisan şakası yapsa da sonuçların İstanbul’da belli olması biraz daha zaman aldı. Aslında İmamoğlu, 31 Mart seçimlerini Binali Yıldırım’a karşı 13 bin oy farkıyla kazanmıştı. Ancak Cumhur ittifakı partilerinin itirazı neticesinde YSK seçimleri 6 Mayıs 2019 tarihinde iptal etti ve seçimler 23 Haziran 2019 tarihinde yenilendi.
Sonuç olarak İmamoğlu, aynı dönem için iki kere kazanan istisnai bir belediye başkanı oldu. Beş yıl sonra yine 31 Mart’ta yapılacak seçimlerde Ankara’da Yavaş’ın kazanmasına kesin gözüyle bakılabilir. İstanbul’da yarış biraz daha zorlu geçiyor. İmamoğlu’nun kazanması, onu 2028’de tartışmasız cumhurbaşkanı adayı yapar. Ancak bu süreçte bir yargı kazasıyla siyasi yasaklı hale gelmesi zayıf da olsa mümkün. Bu, geçmişte Erdoğan’a uygulandığında ne kadar yanlışsa İmamoğlu’na da uygulandığında o kadar yanlış olacak. Böyle bir durumda Yavaş’ın cumhurbaşkanı adayı olarak B planı olacağını söylemek gerekir. İmamoğlu ve Yavaş’ın İstanbul ve Ankara’da kazanmaları, 2023 CB seçimlerinde de aslında kazanılabileceğini, sadece doğru aday göstermek gerektiğini teyit edecek. İmamoğlu’nun kaybetmesi, Erdoğan’ı ileriki yıllar için rahatlatacak. Ancak İmamoğlu’nun kazanması, 2028’de giden süreçte Erdoğan’ı bir hayli zorlayacak gibi görünüyor. Önümüzdeki 4 yılın ekonomik anlamda da zorlukları içerdiği hatırlandığında, yerel seçimlerde muhalefetin başarısı iktidarı daha temkinli hareket etmeye zorlayacaktır. Aksi durum iktidarının şüphesiz elini rahatlatacaktır.