Futbol, ülkemizde son yıllarda siyasetin dahi önüne geçmeye başladı. Daha önceleri erkek egemen spor alanıyken, kadın futbol liglerinin kurulması ve büyük takımların maçlarında artarak devam eden kadın seyirci sayısı, olayı toplumda daha baskın hale getirdi. Medyada kadın sunucuların yanına kadın yorumcular da eklendi. Hal böyle olunca futbol, hayatımızın her alanında ortak bir kimlik olarak karşımıza çıktı. Gazeteci Çetin Altan bir yazısında şöyle bir ifade kullanır: "Futbol çocukluktan başlayan psikolojik bir olaydır, psiko-sosyolojik bir vakadır. Tatmin olmamış insanların özlemidir. Öyle ki toplumda başarı açlığını, futbol karşılaşmalarında tatmin etme eğilimi hakimdir.” Aslında usta gazeteci anahtar üç sözcük ile olayı özetliyor: "Tatmin olmamış insanlar". Statlarda on binleri, meydan ve kahvehanelerde binleri bir arada tutan ortak motivasyonun adı futbol taraftarlığı olarak hayat buluyor. Aynı takım taraftarlarının gittiği ortak mekanlar adeta "kutsal mekanlar" olarak çevrelenmiş durumda. Psikolojik durum, takımın başarı veya başarısızlığı ile eş değer giderken, sosyolojik yapı konusunda daha kaotik bir durumu yaşamaktayız. Şehrin en elit mahalleleri ile merkeze en uzak dezavantajlı bölge insanları, aynı tribünde aynı duygu ve amaç için ortak hareket edebiliyor. Bir akademisyen ile sıradan bir vatandaş tribün koltuklarında 90 dakika boyunca eşitleniyor. Aynı tepkileri veriyor, aynı tezahüratları ediyor, benzer sevinçler gösteriyor.
EN UCUZ VE ZAHMETSİZ KİMLİK: "TAKIM TARAFTARLIĞI"
Bizim ülkede en kolay kazanılan kimlik sanırım futbol takımı taraftarlığıdır. Çünkü tuttuğu takımı desteklemenin dışında hiçbir sorumluluk içermez. En ucuz ve en zahmetsiz kimlik edinmenin yoludur bir takımın taraftarı olmak. Zamanla yıllar içinde bir kurum kültürü olarak önümüze çıkan güzel örnekleri de vardır. Beşiktaş'ın Çarşı Grubu buna en güzel örnektir. Hiçbir zaman takımını canlı izlememiş, belki de tuttuğu takımın şehrinden binlerce kilometre uzaklıktaki taraftarlar, iletişim kanallarından her hafta başarılı bir maç izlemek için hayatını programlayabiliyor.
Son cümle: "Futbol taraftarlığı hayatımızın belirli boşluklarını dolduran önemli bir etkinlik olmaya devam edecek. Ama içinde hiçbir zaman şiddet olmasın. Hak eden şampiyon olsun"...