Emine, doğu bölgemizde mahrumiyetlerle dolu bir çiftlikte keçilere bakan basit bir kadındır. Sürgüne gönderilen sevgilisi Memo ile vedalaşırken söylediği şu tek cümle, onun bütün acı kaderini hülâsa ediyor;

"Toprak etrafımızda alabildiğine uzanıyor, ama bir tek kişiyi saklayacak yer yok,"

Yine Emine, bir öfke krizi içinde annesine şöyle bağırıyor: "Niçin yaşıyorum? Ne için? Dişimden tırnağımdan artırarak hiç giymeyeceğim bir yeni elbise almak için mi? Sabahtan akşama kadar canım çıkıyor, ne için, kimin için? Kendim için mi? Hayır, keçiler için."

Bu zavallı keçi bakıcısı, aradan bir zaman geçtikten sonra rahat yaşamanın yollarını öğreniyor. Çiftlikteki bütün yolsuzlukları, aksaklıkları, her şeyi tozpembe gösteriyor. Çiftlik müdürünün gözüne girmiştir.. Aldığı takdir beratları ile kasabanın mühim şahsiyetleri arasına karışır. Çiftlik müdürü, onu kasabanın belediye çiftliğinin futbolcusu Paso Götüroviç ile evlendirir. Fakat çiftlik teftiş edileceği zaman Emine bütün yalanlarının ortaya çıkmasından korkarak çiftliği yakar. Ve böylece devletin saygıdeğer bir şahsiyetinin bütün şöhreti sabun köpüğü gibi söner, aslında adi bir yalancı olduğu ortaya çıkar.

Çok kısa ömrü olan su sineğinin hikâyesi gibi. Çünkü su sinekleri de diğerlerinin kanını emerek başkalaşım geçirirler…

Bizden anlatması. Anlayanlara sivrisinek saz, anlamayanlara davul, zurna bile az...

Işık ve sevgiyle kalın!