Türkiye, geçen hafta sonu büyük acı yaşadı. Tüm ülke, Bartın'ın Amasra ilçesinden gelen haberle yıkıldı. 41 maden işçimiz grizu patlaması nedeniyle hayatını kaybetti. Acıda birleştik, ülke olarak canlarını kaybeden madencilerimiz için göz yaşı döktük. Millet olmanın en büyük özelliklerinden biri acıda birlik olmak. Her ne kadar başka konularda birlik olamasak da. Amasra'daki maden ocağı, yetkililerin açıklamalarına göre kamunun işlettiği en modern ve güvenli maden ocaklarında arasında yer alıyor. Buna rağmen 41 emekçi kardeşimizi yitirdik. Bildiğim bir gerçek var. Türkiye'nin madencilik kaderi bu acıları yaşayarak bugünlere geldi. Amasra'da giden 41 can umarım son olur diyeceğim ama... Gelin geçmiş acılara kısa bir yolculuk yapalım. Kaybettiğimiz madencilerimizi hatırlayalım.
3 BİNDEN FAZLA MADEN EMEKÇİSİ ÖLDÜ!
1941'den bu yana ülkemizde yaşanan kazalarda 3 binden fazla maden işçisini kaybetmişiz. En büyük kazalardan biri 1992 yılında 263 kişinin yaşamını yitirdiği Zonguldak Kozlu maden faciası. Neden aynı; grizu patlaması. 1990'da Amasya Çeltik'te 68 maden emekçisini kaybetmişiz. Amasra'dan önce son yaşadığımız en büyük maden kazalarından biri de Manisa Soma'da meydana geldi. Mayıs 2014 tarihinde yaşanan maden kazasında 301 can yerin altında can verdi. Yaşanan ihmalin sorumluları kısa sürelerle tahliye edildiler. Bugün itibariyle Soma maden faciasından dolayı cezaevinde tutuklu sanık bulunmuyor. Soma'da 301 can için açık kalan bir hukuki hesap varken şimdi de Amasra acısını yaşıyoruz. Umarım gereken yapılır ve bundan sonra yaşanabilecek maden kazalarının önüne geçilmede saf alınır. Aynı yöntemle dünyanın birçok yerinde kömür çıkartılıyor. Birkaç ülke dışında artık maden kazalarına rastlamak mümkün değil. Umarım bizde de maden kazaları alınacak önlemlerle kaderimizden çıkar. Geride öksüz çocuklar, gözü yaşlı anne ve babalar kalmaz.
Son cümle: "Yerin altında da üstünde de iş ve işçi güvenliği herkesin derdi olmalıdır. Güvenliğinden şüphe duyulan işlerin, güvensizliği ortadan kaldırılmalıdır"...