Şu ana kadar bütün ekonomik sistemler, varlığını sürdürebilmek adına insanların temel ihtiyaçları olan yiyecek, barınak, giyecek ve çoğalma ile ilgilendiler. Gelecek on yılların ekonomisi, hayatta kalmakla değil, ölümsüzlükle ilgilenecektir.
“Ölümsüzlük fikrinin bir Ekonomi okulu, özellikle de Ekonomi- İşletme ana dalları için neden bu kadar önemli olduğunu bize açıklar mısınız?” Dediğinizi duyuyorum.
Vizyon ve gerçeklik aynı şeydir.
Ekonomi, oluşun yansımasıdır. Sonsuzluğun en ufak bir kırıntısı bile, muazzam, cesur fikirlerin, tasavvur edilemez çözümlerin bir araya getirilmesi için yeterlidir. Bizi sınırlayan, yaratıcılığımıza zincir vuran her türlü kısıtlamanın kökeninde yatan gerçek sebep, ölümün kaçınılmaz olduğuna olan inancımızdır.
İhtiyacımız olan tek şey ölümsüzlük fikrini bir yaşam prensibi olarak korumak ve bu şekilde kendimizi zamanın esaretinden bağımsız kılmaktır. Onun kurbanı olan, kaygı kuşku ve yenilme korkusu ile yaşamaya katlanmak zorunda değiliz. Ölümsüzlük, sevgi demektir. Sevgi, Amore, A-mors, yani ölümün yokluğu demektir. Ölümsüzlük, sunduğu sonsuz imkanlarla sınırsız yaşam demektir. Ekonomi-İşletme öğrencilerimizi besleyeceğimiz en temel fikir bu olmalıdır; kuruluşların bünyelerinde deveran etmesi gereken en kıymetli kaynak budur. İyi bir ekonomist, büyük bir işadamı, iş hayatının hükümdarları, bu insanlar bütünüyle an içinde, geçmişin ve geleceğin kavramlarından bağımsız yaşarlar.
Medeniyetimizin, insanın kendi yarattığı zaman hapsinden kaçıp kurtulmuş ‘Zamandan bağımsız liderlere’; bütünlük sahibi, azimle vizyonlarını genişleten ve böylece var olan gerçekliği değiştirebilecek insanlara; bireylerin, kuruluşların, bütün bir ulusun finansal kaderini değiştirip, ilerletme becerisine sahip ‘sağlıklı liderlere’ ihtiyacı vardır.
Gerçeklik olarak adlandırdığımız şey, oluş durumumuzun aynası, düşlerimizin bir yansımasıdır. İnsan aklı çatışmacıdır, mantığı karşıt kavramlar aracılığıyla çalışır, gerçekleri her an çatışmaya hazır şekilde silahlanmıştır. Bu sebeple biliyoruz ki, sadece hayatta kalma odaklı bir ekonomi sınırlara inanır ve ölümün; gezegenin önde gelen endüstrisi, servetlerini ayakta tutan, destekleyen mihenk taşı haline gelmesine izin verebilir. Silah imalatından çevre kirliliğine, tıbbi malzeme üretiminden organize suçlara kadar, insanlar ve uluslar felaket, yıkım ve çatışma ekonomisine hizmet etmektedir. İnsanlığın tümü ölümün maaş bordrosunda yer almaktadır.
Gerçek ekonomi eğitimi her türlü hipnotizmadan, bağımlılıktan ve batıl inançtan bağımsız olmalıdır.
Gerçek eğitim, kişinin iç çatışmalarından kurtulması anlamına gelir. Bu görüş dünyayı düşmanlıklardan, çatışmalardan, şiddet ve savaşlardan kurtararak özgürleştirecektir.
Bir devrim düşledim. Bir okul düşledim.
‘Düş’ün var olan en gerçek şey olduğunu hatırlayan ‘Yeni Nesil Liderler’ düşledim.
Etik ve ekonominin, eylem ve derin düşüncenin, sevgi ve finansal gücün asırlardır bilinen düşmanlıklarına uyum getirebilecek eğitim, eğitimci ve liderler düşledim.
Çünkü; eski insanlık, genç nesillere kendilerini çatışmacı düşüncelerden, ön yargılardan ve gerçekliği kalmamış fikirlerden özgür kılmayı öğretemeyeceği gibi, onları engelleyen kısıtlayan oluşumları nasıl bozguna uğratacaklarını ve hiçbir zaman boyun eğmeyecek en iyi olma tutkusunu kendilerinde nasıl geliştireceklerini de öğretemez. Öğretmemiştir de!
Bir ulusun zenginliği, ekonomisinin gücü ve ulaşabileceği maddi refah seviyesi, sahip olduğu değerler sisteminin üstünlüğü ve çok daha önemlisi, sağlam duyarlılıktaki bireyler, vizyon sahipleri ve uygulamacı düşleyenler yetiştirebilme kapasitesi ile doğru orantılıdır. Bir ulusun ömrü, bütün bir medeniyetin geleceği bu nitelikteki kadın ve erkeklerin varlığına dayanır. Geleceğin kuruluşlarını eylem filozofları yönetecektir. Bu insanlar dünya üzerindeki girişimlere başarı ve dayanıklılık getirecekler.
Bizim misyonumuz ise bu insanları yetiştirmektir!
Biz bu misyonu Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize bahşettiği ‘Bursa Nutku‘ ve ‘Gençliğe Hitabı’ndan alıyoruz.
Işık ve sevgiyle kalın!