İsrail’in Ortadoğu’daki saldırgan tutumunun giderek tırmanmasından önce TBMM’de sokak hayvanlarına yönelik yasa kabul edildi. Yapılan yasal düzenlemenin yapılış şekli, ülkenin geleneksel kamplaşma, kutuplaşma siyasetini bu alana da yansıttı.

Bugün sokak hayvanları dediğimiz kedi ve köpeklerin insanlar tarafından evcilleştirilmesinin binlerce yıllık arka planı var. İnsanlığın yerleşik hayata geçişi, tarımsal üretimi benimsemesi ve hayvanları evcilleştirmesi ile paralellik gösterir. Tarım toplumu, tahılların farelere karşı korunması gerektirirken kedilerin devreye girdiğini ve bu nedenle de bir kutsallık kazandıklarını görmekteyiz. Bunun en belirgin ortaya çıktığı yer Mısır’dı.   

Cumhuriyet olmasaydı... Cumhuriyet olmasaydı...

Kedilerin dinlerde kayda değer bir yeri var. İslamiyet de buna dahil. Bundan on yıl kadar önce TRT Haber’in internet sitesinde kedilerin Hazreti Muhammed ve sahabeler açısından önemine ilişkin anekdotlar, hadisler içeren bir haberi aktarmaktadır. Bu kedi sever haberi bir miktar özetleyelim. Çünkü TBMM’de yasayı geçiren dini hassasiyeti olan, muhafazakar isimler.  

İslami inanışa göre kedi beslemek sünnettir. Hz. Muhammed, Uhud seferine çıkan ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkmış. Kedinin ve yavrularının ezilmemesi için başlarına bir nöbetçi dikip orduyu o kedi ve yavrularının etrafından dolaştırmıştı. Uhud seferinden döndüğünde o nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenerek adını Müezza koymuştu. Siyah beyaz bir Habeş kedisi olduğu rivayet edilir Müezza’nın. Müezza’nın ağzının içinde üst damakta lekeler varmış. Sık görülmeyen bir durum olan damağı lekeli kedilerin Müezza`nın soyundan geldiğine inanılır. Müezza, büyük olasılıkla bir sokak kedisiydi. Mekke’nin çöl sıcağında ölümden Hz. Muhammed sayesinde kurtulmuştu.

Hz. Muhammed kedisi Müezza`yı çok severmiş. Müezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed`in kıyafetinin uç kısmında uyuya kalmış. Bir kedi dostu olarak uyuyan kedisine kıyamayan Hz. Muhammed, Müezza`yı uyandırmaya gönlü razı olmayınca kıyafetinin ucunu kesmiş. Böylece kedisini uyandırmadan kıyafetini keserek kalkmayı tercih etmiş. Tam bir kedi sever olarak…

Hz. Muhammed, kedisi Müezza içtiği kapta kalan su ile abdest almaya kalkmış. Sahabelerden Ebu Nuaym "Ya Resul o sudan kedi içti" demiş. Hz. Peygamber de "Onlar en temiz ağza sahiptirler" cevabını vererek abdestini almıştı.

Yine sahabelerden Ebu Katebe, abdest almak için konulan sudan kedinin içmesi üzerine, kedinin suyu içmesi için izin vermişti. Buna şaşıran gelinine Hz. Muhammed’in "Kedi pis değildir, etrafınızda (evinizde) serbest dolaşsın buyurdu. Kendisi de abdest almıştı, ben de sünnet eylemekteyim" dediğini aktarır.

Ebu Bekir Vasiti aktarımı: Bir gece Hz. Peygamberi rüyasında görür. Bir yıldır bir takım sıkıntıların etkisiyle, zayıflayarak ayakta namaz kılamayacak hale gelir. Ona durumu anlatır. Bu sıralarda evindeki kedisi yavrulamıştı. Vasiti bu sıkıntılarla boğuşurken bir köpeğin kedi yavrularından birini yakalamaya çalıştığını fark eder. Bastonuyla köpeği kovalar. Kendi de gelip yavrusunu alıp gider. Ondan sonra Vasiti iyileşir, namazlarını ayakta kılmaya başlar. O gece rüyasında Vasiti yine Hz. Muhammed’i görür: "İyi olmanın sebebi, bir kedinin senin için teşekkür etmesidir” der.

Abdurrahman bin Sahr isimli sahabe  nam-ı diğer Ebu Hureyre, sokaktaki kedileri evine götürür, onları yedirir ve severmiş. Hz. Muhammed`in bu durumdan haberi yokmuş. Başka bir sahabe bunu Hz. Muhammed’e söylemiş: "Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor!" deyince, Hz. Muhammed, bu sözler karşısında suskun kalmış. Hz. Muhammed daha Ebu Hureyre`yi sokakta görmüş. Söz konusu sahabenin kendisini Hz. Peygamber’e şikayet ettiğini bilen Ebu Hureyye, o sırada bulduğu sokak kedisini hırkasının içine saklamış. Peygamberin kızmasından çekinmiş. Durumu fark eden Peygamber, hırkasının altına ne sakladığını sormuş. Ebu Hureyre’ye hırkayı açınca kendi yavrusu ortaya çıkmış, Peygamber’i kedi yavrusunu okşamış, sevmiş ve “Ebu Hureyre utanma, öğün. Sen kedi babasısın" demiş. O günden sonra Abdurrahman bin Sahr`a Peygamber’in hitabıyla "Ebu Hureyre (Kedi babası)" denmiş. Aktaran kim? Buhari…  

Bir gün Peygamber, yanında oturan sahabelere "Hubbül hırratı minel iman" der, yani "Kediyi sevmek imandandır". "Niçin?" diye soranlara, esprili bir yanıt vermiş: "Ebu Hureyre bilir".

İnsani açıdan sokak hayvanlarının imhası doğru değildir. Dini hassasiyeti olanlara da İslami açıdan kedilere iyi muamele etmek gerektiğini söylemek gerekir. Hz. Peygamber’in kedisinin olduğu, sahabesine “kedi babası” diyen naif bir Peygamberin varlığı ortada iken insancıl çözümler bulmak halen mümkün. Tüm sokak hayvanlarını belediyeler ve siyasal iktidar el ele vererek bir yıl içerisinde kısırlaştırabilir. Bu da 3-5 yıl içerisinde sokak hayvanlarının sayısını minimum düzeye zaten düşürür.    Çocukluğumuzda "Bir kediyi öldürürsen yedi cami yaptırman gerekir" denirdi. Şimdi milyonlarca sokak hayvanını ötenaziye/itlafa uğratırsak nasıl günahlarımızdan arınacağız? Binlerce yıldır insanlığın can dostu olan bu evcil hayvanları artık ihtiyacımız kalmadı diye imha mı edeceğiz? Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı kesmeye devam mı edecek? Şüphesiz akılcı davranalım ama vicdanımızı ve insanlığımızı yitirmeden…

https://www.trthaber.com/foto-galeri/kedi-islamda-ozel-bir-hayvandir/5932/sayfa-19.html