Ahlak sözcüğünün Osmanlıca- Türkçe sözlüğündeki karşılığı şöyle: Ahlak,(Arapça-isim)İnsanın yaratılıştan veya sonradan eğitimle kazandığı ruh ve kalp halleri,huylar.

Türk Dil Kurumu,Türkçe Sözlükte ise,Ahlak: Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri,uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kuralları: “Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez.”

Anadolu’nun köylerinde,şehirlerinde ahlak sözcüğü daha çok Osmanlı-Türkçe sözlükteki tanımıyla kullanılır.Örneğin; ahlak dışı bir davranışınızı görünce ya da duyunca “ Ahlakın batsın emi! Senin kalbin kötü.” diye söylenirlerdi. “Ahlakın batsın” söz grubu hem kızgınlık,öfke içerir hem de  kötü huyun yok olsun(batsın)  anlamıyla bir dileği ,isteği dillendirirdi. Bir başka deyişle ahlaksızlığın verdiği öfkesinin yanında bir de iyi dileğin belirtilmesi. Bu Anadolu insanın güzelliğinin yanında başka bir öğretisini de dillendiriyor. “ Ahlakın batsın” sözünü duyan kişi, sözü söyleyen kişinin öfkesinin yanında öğüdünü de duyuyor; ona kızamıyor,ondan utanıyor.

 Türk Dil Kurumu-Türkçe Sözlüğündeki ahlak sözcünün anlamı,toplum içindeki kişilerin benimsedikleri ve uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları. Bana göre daha polisiye bir yaklaşım.Şöyle ki;  bireye,bu toplumun kuralları var bu kurallara uyacaksın,davranışların bu kurallara göre olacak.Yoksa seni cezalandırırım.Hem cezalandırır hem de “ ahlaksız adam” diye teşhir eder,kötülerim. Yani öğüt,öğreticilik yok!

Burada söylemek istediğim şu: Ahlaksızlığın sonucu değil başlangıcı sorgulanmalı.Ahlaksızlık bir yanlış davranış,davranış biçimlerine uymamaksa bunların nedenleri araştırılmalı ve bu nedenleri ortadan kaldıracak girişimlerde bulunulmalı. Ama, “okullara  Ahlak Bilgisi dersi koyalım sorun biter.” Gibi kolaycı ve de aldatıcı olmamalı bu girişimler. Aldatmanın kendisi ahlaksızlıktır.

Bu günlerde “ahlaksızlığın türü” de o denli çoğaldı ki!. Ahlak, bireysellikten toplumsallığa dönüştü sanki. Bir başka deyişle, ahlaksızlar örgütlendi gibi! Ahlak eğimi ailede başlar;aile-aileler ahlaksızlaşırlarsa dahası ahlaklaştırılırsa işte toplusal kötüleşme o zaman başlar. Bunların tek nedeni eğitim olamaz. Örneğin ekonomi,hak etmeyenlere verilen yardım,kayırmaca, çıkarı için kullanma-kullandırılma, en kötüsü de “ ben bilirim”cilerin çoğalması, “dedem gibi mi düşüneyim,torunum gibi mi “ ikilemi içinde kalan toplumsal düşün kargaşası..Bu nedenler çoğaltılabilir.

İşin ilginç yanı ,okumuş yazmış koca koca adamlar, ahlaksızların üzerine tek tek giderek ahlaksızlığın azalacağını sanmaları! Güçleri 100 ise  güçlerinin, hiç değilse yarısını, bilimsel,akılcı çözümlerden yana kullansalar! “Ahlak budur,ahlaksızlığın nedenleri şunlardır,çözüm yolları bunlardır;bu konuda hiçbir ayırım gözetmeksizin bir araya geldik; ey halkım biz şu şu görevleri üslendik sizler de bireysel ve örgütlü olarak bazı görevleri üslenirseniz bu sorunu en aza indiririz .”gibi bir çaba içinde olmuyorlar.Bu durum,ister siyasi,ister başka nedenlerle olsun böyle devam ederse korkarım ahlaksızlar daha da çoğalacak ve de “ öğrenilmiş çaresizlik” yıllarca içinden çıkılamaz bir toplumsal sorun yaratacak!

 Bu yolda hepimize düşen görevler var;görevimize geç kalmayalım.