Tüm nesillerin istisnasız söylediği değişmez bir söz vardır. "Bizim zamanımızda böyle değildi, bu kadar kötülük yoktu" ifadesi yılların mirası olarak kuşaklara iletiliyor. Her dönem kendi şartlarına göre değerlendirilir ama insanlığın çocukları bile acımasızca öldürebileceği bir dünyada yaşamak sanırım en büyük sorun. Ne acıdır ki, belli coğrafyalarda savaşlar hiç bitmiyor. Yüz binlerce insan ölüyor, yaralı kalıyor. Savaşların getirdiği ölümler fotoğrafın net tarafı. Ama fotoğrafın görünmeyen bir tarafı var: "Toplumsal Çürüme". İşte bu durum çürümenin yaşandığı uluslarda çok kötü sonuçlar doğuruyor. Adaletsizlikle başlayan silsile katman katman toplumun tüm kollarına yayılıyor.  Yaşanan sıkıntılarda sevgisizliğin büyük etkisi var. Toplumlarda saygı ve sevgi değerleri giderek yok olmaya başladı. Hoşgörü kelimesini unutur hale geldik. Özellikle trafikte kimsenin tahammülü yok. Yaşanan küçük bir sorundan kavga, kavgadan da ölümler çıkabiliyor. İnsan öldürmek sıradan nedenlere bağlanır oldu. "Ters baktı vurdum" savunmalarını haberden görüp okuyoruz. Toplumsal psikoloji tartışılmaz şekilde bozuldu. Toplum ruh sağlımız kabul edelim ki iyi değil. Çocuk cinayetleri, kadın cinayetleri ardı ardına geliyor. Ve biz yaşanan ölümleri durduramıyoruz. 

Atatürk ve Türk Silahlı Kuvvetleri Atatürk ve Türk Silahlı Kuvvetleri

BOZULMUŞ İNSANDAN BAŞKA HİÇBİR ŞEY ÇİRKİN DEĞİLDİR!
Toplumsal ahlak sorunu, problemli insan gruplarını ortaya çıkarıyor. Sokaklar çoğu zaman rahat ve huzurlu yürüdüğümüz alanlar olmaktan çıkıyor. İnsanlar, hayatları yaşanmaz hale getiriyor. Friedrich Nietzsche’nin ünlü bir sözü var: "Bozulmuş insandan başka hiçbir şey çirkin değildir".  Menfaat duyguları çürümeyi başka boyuta çekiyor. Anadolu'da bir zamanlar kapıların açık olduğu evler artık kilit üstüne kilit vuruyor. Komşuya bile güvenin kalmadığı yerler var. Oysa bizim kültürümüzde "komşu komşunun külüne muhtaçtı".  Evlerde yalnız ölümler yaşanıyor ve bu durum kötü kokudan tespit edilebiliyor. Alt komşunun üst komşuyu tanımadığı yaşam koşullarında bu olaylar giderek artıyor. 

Son cümle: "Bozulan her şeyin bir tamiri mutlaka vardır. Bozulan insanın tamiri çok zordur. İnsanlığımızı bozmayalım..."