Yeni siyasi partilerin kurulması kadar varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi de demokrasinin elzemlerinden birisidir. Demokrat Partinin kurumsallaşması ve iktidarın buna tavrı demokrasimiz açısından önemlidir. 21 Temmuz 1946 seçimleri iki hususu bizlere hatırlatmaktadır. İlki demokrasiyi yaşatacak onu güçlendirecek en temel şeyin milletin oyunu güvence altına alacak bir Seçim Kanunu’nun olmasıdır. Demokratlar seçimlerden önce mevcut seçim sisteminin olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ve sandık namusuna halel getirebileceği düşüncesi ile defalarca iktidara yeni bir kanun hazırlanması gerektiği uyarısında bulunsalarda aynı seçim kanunu ile seçim gerçekleşmiştir. Açık oy gizli sayım, parti müşahitlerinin olmayışı, oy pusulalarının imhası ve Yüksek Seçim Kurulu gibi bir tarafsız kurumun olmayışının da etkisi ile adli denetim noktasının çok zayıf olduğu bir sistemle seçime gidilmiş ve iktidar alnının akıyla çıkamamıştır. DP’liler sandık görevlilerinin bazılarının usülsüz davranışlarını şikayet etmiş, oy pusulalarının kısa sürede imhasının doğru olmadığını vurgulayarak pek çok seçim bölgesinden seçimlere hile karıştığına ilişkin iddialar baş göstermiştir. İktidar ise bu duruma sadece kulak tıkamakla yetinmiştir. CHP bir kez daha iktidar koltuğuna oturmuş ancak ciddi kan kaybetmiştir. İkincisi ise erken seçim kararlarının her zaman istendiği sonucu veremeyeceğinin bir örneğidir.  O dönem ki CHP iktidarı henüz kurulmuş, özellikle taşrada pek teşkilatlanmamış DP’yi bir anlamda sıkıştırmak, seçimlerde hazırlıksız yakalamak belki de seçimlere katılmamasını sağlamak gibi düşüncelerle 1947 yılında yapılması ön görülen seçimleri bir yıl erkene alarak üç aylık kısa sürede hazırlanılarak 1946 yılında gerçekleştirmek istemiştir. DP seçimlere girmekte kararlılık göstermiş, noksanlıklar olsa da başarılı bir seçim sınavı vermiştir. 61 milletvekili çıkarmıştır. Üstelik orjinal bir seçim stratejisi geliştirerek miting ve afişleri etkili kullanmışlardır. Yeter! Söz milletindir afişi en güzel örnektir. İktidarın bu tavrı çok partili hayata adaptasyon konusunda noksanlıkları su yüzüne çıkarmıştır. Aradan 11 yıl geçtikten sonra DP iktidarında da benzer bir uygulamanın yapılması iktidarlar değişse de iktidarın reflekslerinin değişmediğini bizlere göstermektedir.

22 Temmuz 1946 seçimlerine yönelik iddialar askeri rahatsız etmiş, bazı subayların 14 Mayıs 1950 seçimlerinden hemen önce DP Genel Başkanı Celal Bayar’ı ziyaret ederek benzer şaibelerin yaşanması durumunda seçimlere müdahale edebileceklerini söylemişlerdir. Bayar’ın cevabı çok nettir. Çare demokratik yollarla aranmalıdır.

22 Temmuz 1946 seçimlerinin iki önemli katkısıyla bitirmek istiyorum. İlki 1950 Seçim Kanunu ile bundan sonraki seçimlerimiz için de sağlıklı sonuçlar alılabilmesi için adli kontrol ve demokratik ilkelere göre hazırlanan bir seçim kanununu yürürlüğe sokmuştur. Diğeri ise 21 Temmuzların bir daha yaşanmaması için iktidar ve muhalefetlerin partiler üstü bir çalışma göstermesine vesile olmuştur. Çünkü maalesef 21 Temmuz 1946 seçimleri demokrasi tarihimizin olumsuz hadiselerinden biri olarak tarihte yerini almış ve düzeltilememiştir.

6C8E7054 D58B 4A90 8827 170Eae88F575