Üniversite bir ülkenin en yüce ve en önemli kurumlarından biridir. İçinde yer aldığı toplumun bir parçasıdır, ondan ayrı düşünülemez.
Üniversiteler için yapılacak en büyük özveriler geleceğin aydınlığını ve sağlamlığını gerçekleştirmek için yapılmış demektir.
Üniversitelerin önde gelen görevi eğitim, öğretim ve bilimsel araştırmadır. Çeşitli yüksek öğrenim dallarında öğretim yapar, ülkenin ve insanlığın istediği gerçek aydın beyinleri ve kafaları hazırlar.
Aynı zamanda topluma sağlam ve temiz karakterli insanlar yetiştirir.
Bu genel özellikler dışında Türk Üniversitelerinin çok önemli bir görevi de öğrencilerini Cumhuriyete ve devrimlere bağlı ulusal karakter sahibi bireyler olarak yetiştirmektir.
Bir üniversite belli bir program ve planla kurulmalı ve gelişiminin tamamlanmasından sonra eğitime başlamalıdır.
Kurulmuş, yerleşik, deneyimli bir üniversite kurulacak yeni üniversitelere örnek olur ve onlara eleman hazırlar.
Üniversite özgür düşünce taraflısı ve özgür düşünce savunucusudur. Bu kuruluşlarda demokrasi yanı sıra erdem, bilme bağlılık ve saygı varsa gerçek bir çalışma düzeni kurulmuş olduğundan kurum güçlenerek yücelir.
Yeri geldiğinde; özerk bir üniversite içinde bulunduğu toplumun, ulusun sorunlarıyla ilgilenir. Sorunlara olabilecek katkısını araştırır ve uyarı niteliğinde bunları ortaya koyar.
Yönetim ve bilimsel yönden özerkliği olmalıdır üniversitelerin. Bazı ülkelerde mali yönden de özerktir.
Üniversite sağlam ve temiz karakterli insanların ocağıdır. Öğretim üyeleri, yardımcıları, personeli ve öğrencileriyle bir bütündür aynı zamanda.
Kişiliği olan güçlü bir üniversite bilimsel çalışmalarıyla dış ülkelerdeki aynı özellikte olan üniversitelerle ancak yarışabilir.
Bir üniversitenin çalışmasındaki temel; gruplaşmak değil el ele tutuşmak, yarışmak değil başarmak ve özgür düşüncenin her zaman savunucusu olmaktır.
Üniversitelerin temel taşlardan biri en büyük öğretici olan hocalarıdır.
Hoca temiz, saygın ve sağlam karakterli ise, örnek olma sorumluluğunun bilincindeyse toplumun geleceğini oluşturacak öğrencileri de bu özellikleri örnek alabilecektir.
Bir toplumun yaşama gücü ve geleceği böyle hocaların varlığı ve çokluğuyla sıkı sıkıya ilgilidir.
Hocalık bir sanattır, hem de güç bir sanat. Emek, yetenek ve özveri isteyen bir sanat. Tarihimize baktığımızda hocaya verilen değere ait örnekler hiç de az değildir.
Zamanının büyük imparatorlarından Timur'un mezarı, bir bilim insanı olan hocasının ayak ucunda imiş. Koca Hakan böyle dileyerek gelecek kuşaklara bir eğiticinin kendisinden daha önemli kişi olduğunu duyurmak istemiş.
Yüzyıllar önce Türk Hükümdarı Uluğ Bey, ülkesinde bugünkü adıyla bir üniversite kurmuş: 'Semerkant Üniversitesi.'
Kurulan üniversitenin başı yani rektörü Kadızade-i Rumi'dir. Günün birinde Uluğ Bey bu üniversitedeki hocalardan birini yönetimin kararı olmadan, onlara danışmadan görevinden uzaklaştırdığında bunu duyan Rektör Kadızade üniversitedeki görevine gitmeyip eve kapanır.
Uluğ Bey, onun hasta olduğunu sanarak kendisini evinde ziyaret edip üniversiteye gitmeyişinin nedenini sorduğunda aldığı cevap şöyledir.
''Evet üniversiteye gitmiyorum. Nedeni de şudur. Biz bilim alanına 'siyasal kuvvetin' karışmayacağını ve bilim adamının özgür kalacağını sanıyorduk. Gördük ki, iktidar sahipleri bilim adamlarını da azledebilirlermiş. Umduğumuzu bulamayınca ders vermekten feragat eyledik.''
Bu sözleri dinleyen Uluğ Bey:
''Yanılmışım. Bundan sonra üniversite işlerine karışmam, hocaları görevlerinden çıkarmaya çalışmam. Azlettiğim hocanın hemen göreve başlamasını emrederim'' demiş.
Uluğ Beydeki üstün kavrama yeteneğine, erdeme, hatasını kabullenme büyüklüğüne ve yönetici asaletine ne demeli?..
Ders alabilmek için güzel bir örnek doğrusu.