Bir filmde dinlediğim bir diyalog beni çok etkilemişti.
Kumaş satın alacaktı bir kadın.
Beyaz olsun… deyince, kumaşçı ona bir top çıkardı.
Başka? Dedi kadın, bekledi…
Beyaz dediniz ya … dedi adam.
Kadın sakince sordu:
Ay beyazı mı, bulut beyazı mı?
Kağıt beyazı mı, gül beyazı mı?
Kar beyazı mı, tuz beyazı mı?
Süt beyazı mı, köpük beyazı mı?
Dere beyazı mı, kum beyazı mı?
Yoksa duman beyazı mı?
Adam anladı. Bir top çıkardı, serdi kadının önüne:
Kuğu beyazı… dedi gülümseyerek.
……
Sorsalar şimdi de benim yüreğimi.
Kömür karası mı, kalem karası mı?
Gözün karası mı, saçın karası mı?
Gece karası mı, bulut karası mı?
Kasırga karası mı, gökyüzü karası mı?
Kara tahtanın karası mı?
…..
Hiç bilmezdim. Acının da renkleri olduğunu.
Benim yüreğim katran karası.
Ülkem ağlıyor.