ŞANSA İNANMAK LAZIM

Abone Ol

Günlerdir basında  yer alan  şanssız  iki minik kız ile, bir de seçilmiş Türkiye  güzelinin  yarattığı ‘kızlar gündemi’’  yeteri kadar içimizi oyduğundan,  ilginç bir kültür konusuna el atarak dikkat dağıtmak iyi olacak.
…….
ŞANSA İNANMAK LAZIM
Mimar Sinan’ı bilir misiniz?

Elbette tanımayan, adını duymamış olan hiçbir Türk yoktur. Biraz mürekkep yalamış her Türk,  ismi kadar, eserlerini de bilir. 
Mimar Sinan’ın en ünlü eserleri,  İstanbul’daki Şehzade Camii ve Süleymaniye' Camii, Edirne’deki Selimiye Camiidir.  Hepsi birbirinden muhteşem eserlerdir.

Ne var ki,  İstanbul’daki camiler içinde en şöhretlisi, özellikle  de turistlerin en iyi bildiği;  ilk ve öncelikli  görmek istedikleri  bir  başka camiidir : 

SULTAN AHMET CAMİİ.

Ve bu caminin mimarı,  adı hiç duyulmamış, yayılmamış , korunmamış ve değerlendirilmemiş  bir kişidir: 
SEDEFKAR MEHMET ÇELEBİ!!

Ayasofya ile adeta boy ölçüşürcesine duran ve dünyanın dört bir yanından gelen insanları kendisine bir mıknatıs gibi çeken Sultan Ahmet Cami'nin mimarı  Sedefkar Mehmet Ağa,  bu eserin ardından Mimar Sinan'a ait tahtın varisi ilan edilmişse de, ne yazık ki, milletçe bizim pek ilgimiz ve haberimiz olmamıştır.

Bilmememizin ve değerini anlamamızın ayıbı bizedir. 

Evliya Çelebi, 1562 yılında Rumeli’den devşirilen Mehmet  Ağa’nın Arnavutluk’un  İlbasan kentinden olduğunu yazmıştır. İstanbul’a getirildikten sonra, beş yıl askeri eğitim gören Mehmet ağa,  ulufeye yazılarak Süleymaniye türbesi bahçesine bekçi olmuş, bir rastlantı sonucu sarayda mimarlık öğrenenlerle birlikte bir hendese dersini izlemiştir. 

Mehmet Ağa’nın konuya gösterdiği yoğun ilgi ve kabiliyet üzerine, mimarlık öğrenmesinin uygun olacağı kararlaştırılmıştır. Bir süre Mimar Sinan’ın öğrencisi olmuştur.

Saraydaki yirmi yıllık öğrenim ve uygulama çalışmaları sırasında, seçkin bir sedefkar olduğu anlaşılmış; sultan Murat’a bir sedefkari rahle ve sonrasında sedefli bir keman sunarak dikkat çekmiştir. 
Mimar Mehmet Ağa 1569 -1570 de baş mimarlığa geçer.

Eseri olan Sultan Ahmet Camii, tüm dünyada benzeri olmayan bir zenginlikte, duvarı, tavanı boydan boya mavi  çinileri ile bezenmiş, nefessiz izleyeceğimiz görüntüsü ile  dünya mirasına alınmıştır.  Bu mavi çiniler nedeniyle diğer adına  MAVİ CAMİİ denmektedir. Yabancılar  ‘’ THE BLUE MOSQUE’’ olarak bilirler.

Konumuz, tüm dünyanın tanıdığı, bildiği, hayran olduğu bir eser yaratan, bizim adını bile duymadığımız, duyan varsa da, unutulup bir köşeye konmuş muhteşem bir sanatçı hakkındaydı. 

Sanatçının en büyük desteği şanstır.