Atalarımın, köklerimin olduğu Malatya yanı sıra; 

Diğer kentlerimizin görünümleri, zorlukları, 

Orada yaşanan acılar beni paramparça etmeye devam ediyor.

Büyük bir felaketi yaşadığımız şu günlerde; 

'Keşkelerin' yerini 'İyikiler' alsaydı her şey daha farklı olabilirdi.

-Yirmi yıldır bilime, bilimsel düşünceye uzak, rant düşkünü ve vicdanı noksan;   Yöneticilere, görevlilere inanmasaydık.

-Deprem felaketini kadere, takdire, yazgıya bağlayan din insanları ve televizyon   kanalları olmasaydı.

-Beyinleri sürekli;

 ''Deprem kaderdir! Yazgıdır!'' diye bombalamak yerine, 

 'Deprem öldürmez, bina öldürür!'' diye aydınlatsaydık.

-Fay hatları üzerine havaalanları yapmamış olsaydık.

-Felaketin yaşandığı günlerde; ayrıştırıcı, kırıcı ve yaralayıcı değil, birleştirici   konuşmalar yapan sorumlularımız olsaydı.

-Afet durumunda acil 'Sahra Hastaneleri' kuracak donanımlı 'Askeri Hastanelerimiz'   bulunsaydı.

-1999 depreminde olağanüstü çabası kanıtlanan 'Akut' ve donanımlı 'Mahruki' de   aramızda olsaydı.

-Afet anında bölgede 'Acil' bir plan ve disiplin içinde görev yapacak, 

 Bu konuda eğitimli 'Mehmetçiklerimiz' hemen yanımızda olsaydı.

-İlkokul döneminde tanıyıp '23 Nisan Bayramlarında' boynumuza taktığımız teneke   kumbaralarda yakaya rozet takarak onun adına minicik paralar topladığımız 

 'Eski Kızılayımız' olsaydı.

-Bu ağır felaketi yaşamamak ya da az hasarla atlatabilmek için;

 Kayırmaları, rüşveti,

 Dönen dolapları,

 Ahbap ilişkilerini,

 Kemikleşmiş rant oyunlarını,

 Yönetim-Müteahhit bağını,

 ''Oylarımızla'' daha önce çözebilseydik,

 Doğru gücü de yakalamış olacaktık işte o zaman.

 Tarım alanlarına, börtü böceğin, canlıların yaşam yerine,

 Beton yığınlarını diktiğimizde 'Doğanın' bir gün,

 Bunun hesabını bizden soracağını da düşünmeliydik.