6 partinin üyelerinin katılacağı ön seçim demokratik bir örnek olarak Türk demokrasi tarihinde çığır açıcı bir uygulama olabilirdi.

Bazen “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” hissi içerisinde olursunuz. Birkaç gündür bu haldeyim. Türk milleti olarak duygusalız. Olaylar bu kadar sıcakken ve partililerin ağır suçlamaları ortayken aklıselim yorum yapmak hiçbir tarafın hoşuna gitmeyecektir. Ancak buna ihtiyaç var.

Dün 6’lı masa ya da Millet İttifakı adıyla yola çıkıp güçlendirilmiş parlamenter sistem adıyla rejim değişikliği vaat eden ve ciddi hazırlıklar yapan partilerin oluşturduğu ittifak dağıldı. Aslında olay okyanusu geçip derede boğulmaya benzetilebilir. Sistem üzerinde uzlaşıp aday üzerinde uzlaşamadılar. Aday belirlemeyi önemsememek ya da önce sistemi belirleyip sonra adayı belirleyelim demek, adayı belirlemeyi son ana bırakmak ister taktiksel nedenlerle yapılmış olsun ister başka nedenler de olsun, neticede hata idi ve bu o kadar açık bir hata idi ki, görünen köy kılavuz istemez demek gerekir. Seçimleri adayların kazandığı da ayrı bir gerçektir. İhmal edilmemeliydi. Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanında söz ettiği göz göre göre gelen ve kimsenin önlemek için bir şey yapmadığı bir cinayete benziyor.

5 ay önce, 3 Ekim 2022 tarihinde Ege Meclisi’ndeki köşemde “Kazanabilecek adayı belirleme yöntemleri” başlığı ile bir makale yazmıştım. Sanırım olacakları biraz da öngörerek şunları söylemiştim:

“İktidar cephesi aday noktasında sorunsuz. Adayları belli: Cumhurbaşkanı Erdoğan. Millet ittifakı açısından aday belirleme sorunu ortada. Adayın kim olacağı kadar, adayın hangi yöntemle belirleneceği meselesi ciddi bir sorun. Adayı altılı masanın belirleyeceğini biliyoruz. Ancak altılı masa adayı nasıl belirleyecek? 6 liderin her biri bir adayla mı masaya gelecek? Masada kararlar oybirliği ile mi alınacak? Oy çokluğu ile mi olacak? Eşitlik halinde ne olacak? Bir de her genel başkanın oyu eşit mi olacak? Malum partilerin oy yüzdeleri eşit değil. % 25 ya da % 15 oyu olan ile % 1-2 oyu olan eşit mi olacak? Anlaşmazlık halinde bir B planı var mı? Tek adaydan vazgeçip çoklu adayla seçime gitmeyi hiç konuştular mı? Masanın dağılma ihtimali var mı?

(…)

Aday belirlemenin zorluğu ortada. Altılı masada adayda uzlaşamayıp tıkanırsa, tüm partililerin katıldığı bir ön seçimle adayını belirlemek ister mi acaba? Daha yakın zamanda İngiltere’de Muhafazakar Parti kademeli bir önseçimle adayları yarıştırarak başbakan seçti. Benzer bir şeyi altılı masadaki liderler tıkanma anında deneseler iyi bir demokrasi dersi olmaz mı? Düşünsenize 3 milyon civarında partili oy kullanarak cumhurbaşkanı belirliyor. Sanırım bize demokraside sınıf atlatacak bir deneyim olur”.

Aylar öncesinde parlamenter demokratik rejim için ve diğer konularda ciddi projeler hazırlanırken aday belirleme için de alternatif planların yapılması mümkündü. Hangi gerekçelerle olursa olsun –taktik amaçlar da dahil olmak üzere- aday belirlemeyi son ana bırakmak yanlıştı. Benim açımdan ve tarih açısından ortadaki parçalanma ve dağılma, masanın ortak hatasıdır. Şimdi partililer birbirlerini ağır şekilde suçlamakta, sosyal medyada tartışmalar, hakaretler, ihanet vb. suçlamalar devam etmekte. Oysa Kılıçdaroğlu’nun aday olmak istediğini herkes biliyordu. Doğru. Benimle konuşan partililer “Kemal Beyin adaylığını Meral Hanım biliyordu. Yeni olan ne var? İhanet bu! Bizi sattı” demekteler. Kendilerine verdiğim yanıt şu oldu. “Kemal Beyin aday olmak istediği ve Meral Hanımın da bunu bildiği doğru! Ancak Kemal Beyin adaylığına Meral Hanımın karşı olduğunu da hepimiz biliyoruz. Seçilecek aday diye dolaylı itirazlarını yaptılar. O zaman neden kızıyorsunuz?” Olayın buraya geleceği belli iken liderlerin özellikle masanın iki büyük partisinin liderinin top çevirerek son ana kadar masada konuyu konuşmayı ertelemeleri bugünün nedenidir.

Daha önce yaptığım tespitte belirttiğim üzere 6 partinin üyelerinin katılacağı ön seçim demokratik bir örnek olarak Türk demokrasi tarihinde çığır açıcı bir uygulama olabilirdi. Bu fırsat büyük ölçüde kaçırıldı. Oysa ABD’de başkan adayları bir yıl öncesinde kendi partilerinin içinde önseçim yarışına girmekteler. İngiltere’de yakın zamanda Muhafazakar Parti başbakan seçti, parti üyelerince ve hem de birden fazla kez. Bizde neden olmasın? Üstelik demokrasi vaat eden bir ittifakın bunu yapması tutarlılık açısından da artı puandır. Diğer taraftan her partinin önereceği anket şirketleri anket yapabilirdi. Bunlar masada tartışılıp değerlendirilebilirdi. Halen yapmak mümkündür.

Tarafların kamuoyu önünde artık geri adım atmaları zor. Bu noktada akil isimlerin devreye girip ara formül önermeleri beklenebilir. Yine de zayıf olasılık. Dile getirilen bir başka olasılık da İYİ Parti’nin Cumhur İttifakı ile birlikte hareket edeceği. Benim açımdan ihtimal dahilinde değil. Masadan partisinin bütünlüğünü korumak için kalkan ve kazanacak adayla seçime gitmek isteyen birinin yapacağı bir hamle değil. Millet İttifakı’ndan ayrılmak iddia edilenlerin aksine İYİ Parti’yi bitireceğini düşünmüyorum. Ama Cumhur İttifakı ile masaya oturmak bu sonucu doğuracaktır. Bu Akşener’den beklediğim bir davranış değil. Akşener’in Yavaş ve İmamoğlu’na yaptığı adaylık çağrısı bence dikkat çekici. Yavaş ve İmamoğlu’nun da nezaketle reddetmesi de aynı ölçüde anlamlı. Bu hamleden sonra Akşener aday olacaktır. Tek başına mı? Memleket ve Zafer Partisi ile temasının olabileceğini düşünüyorum. Ancak sorun şu Akşener mi İnce mi aday olacak? Ortak bir noktada uzlaşabilirlerse bir etki yaratabilirler.

Gelelim Millet İttifakı’nın diğer bileşenlerine… 6 Partiden oluşan Millet İttifakı’nın iki büyük partisinden ikincisi İYİ Parti masadan kalktı. CHP diğer küçük partilerle birlikte masada. CHP’nin oyu toplamda % 25 civarında. Bir takım küçük sol partilerle de temas başladı. Onların dahil olduğu bu ittifakın oyu toplamda % 30 civarında olur. Bu masaya doğrudan ya da dolaylı HDP’nin katılımı ile oyların toplamı % 40 bandını aşabilir.

Ortaya çıkan tablo üç ya da dört adaylı bir seçim. Akşener-İnce birlikteliği ile HDP destekli Kılıçdaroğlu adaylığı, seçimi ikinci tura bırakabilir. Bu katılımı yüksek bir seçimi beraberinde getirecek, seçime heyecan ve rekabet egemen olacaktır. Erdoğan karşıtı adaylardan hangisi ikinci tura kalırsa diğerini destekler. Nasıl olsa program belli ve ortak: Güçlendirilmiş parlamenter demokrasi. Anlaşmazlık adayda… Dolayısıyla tarafların birbirlerini yıpratmamaları daha aklıselim olacaktır. Mayıs ortasından itibaren işbirliği yapmak zorunda kalabilirler. Ancak çoklu adayın 1994 yerel seçimlerinde Ankara ve İstanbul’da yarattığı sonuçları da göz ardı etmemek gerekir.  

Demokraside uzlaşma en önemli konulardan biri. Bizim yakın tarihimizde çatışmalar çoğunlukta. Ama uzlaşma sorunlardan çıkabilme imkanı sağlıyor. Tarihten birkaç örnek vermek isterim. 12 Mart döneminde askerlerin adayı olarak CB adayı olan Faruk Gürler karşısında Ecevit ve Demirel, Fahri Korutürk üzerinde uzlaşarak demokrasiyi kurtardılar, askere meydan okudular, 12 Mart’ın rövanşını aldılar ve 12 Mart’tan çıkışı sağladılar. 1977’de Millet Meclisi başkanlığı için hiçbir aday çoğunluğu sağlayamadı. CHP ile MHP arasındaki uzlaşma ile 38. Turda Cahit Karakaş Millet Meclisi başkanı olabildi. Ecevit’in Türkeş’e sunduğu çoklu bir listeden, aşırı solcu olmayan ve sağ ile uyumlu olabilecek bir ismi, Ecevit’in verdiği liste içerisinden Türkeş seçmişti. Aynı şey koalisyon hükümeti kurarken ya da 115 tur ardından seçilemeyen CB meselesinde de yapılabilseydi, herhalde Türkiye’nin tarihi bambaşka olabilirdi.