DOĞRUSU ETİK VE HUKUK BİRLİKTELİĞİDİR

Abone Ol

Etiğin kesintiye uğradığı hukukun başlangıcı olarak nitelendiriyoruz. Bu durum akademik anlamda da doğru bir tespittir.  Etiksel çizginin noktalanması her şeyin bitmesi anlamına gelmiyor. Bunun yerini alan hukuk kavramı etiği yok sayan yaklaşımlara karşı adeta bir kalkan oluşturuyor. Hukuk sadece kendi alanı içinde kalarak, oluşmuş etik dışılıklara karşı yeni bir yapılanma geliştirmiyor, aksine tamamlayıcı bir rol üstleniyor. Anayasa, kanun, yönetmelik gibi argümanlarla kendisini önceleyen etik ve ahlak biliminin ilkesel ve davranışsal yapısına geri dönülmesine ilişkin çabasını da sürdürüyor. Geçerli ve normal işleyen bir hukuk sistemi bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Etik ve hukuk her zaman beraberlik sergilemesi gereken ve kendi içlerinde tutarlılığını koruyan alanlardır. Her ne kadar etiğin sona ermesi gibi bir durumdan bahsediyorsak da, aslında etik düzlem hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmaz. Sadece kesintiye uğrayabilir. Bu kesintilerin derin ve az olması en büyük dilektir. Yaşamın akışı içinde öncelik her zaman için etikten yanadır. Hukuk sonra gelen ancak asla ötekileşmemiş bir yapıdır. Her iki bilimsel ve uygulamaya dönük alanın birbirinin desteğine ihtiyacı vardır. Bu açıdan değerlendirdiğimizde varacağımız doğal sonuç; olayların ve yaşananların etik ve ahlaka aykırı bir yapıya bürünmemesini sağlamaktır. Çünkü temel dokunun bozulmasını onarabilmek daha zordur. Hukuk, mevcut sağlanmış toplumsal düzenin bozulmaması için devreye giren son noktadır. Yetki ve sorumluluğu ise, onarmak ve yeni bir bozulmanın önlemlerini almaktır. Etik ve hukuku birbirinden ayırmadan, varlıklarını kendi içinde dönüşümlü bir şekilde anımsamak daha doğrudur. İnsanlık üst değerin ne olması gerektiği hususunda şaşkınlığını bir kenara bırakmalı,  etik ve ahlaki değerleri siyaset ve politikaların önüne yerleştirerek çareyi ve iyileşmeyi burada bulmalıdır.