Bizi yalnızca düş’ün özgür kılabileceğini, içimizdeki her sınırı yıkabileceğini keşfettiğimizde cenneti bulabiliriz.
Yalnızca düş; yoksulluğu zenginliğe, zorlukları bilgeliğe ve korkuyu sevgiye dönüştürebilir. Ve biz sadece düş sayesinde yitirdiğimiz cennetin eşiğinden geçebiliriz.
Cennet, öteki ya da başka bir dünya değildir. Cennet, bu dünyadır. Düş’ün dokunuşuna erişmek demek; muhteşem bir kişisel serüvenin kendisine bahşedilmesi, kişinin kendi eşsizliği ile yüz yüze gelmesi demektir.
Kıtlık ve korku üzerine kurulmuş bir dünyanın betimlemesine sadık olan insanlar ‘düş’ün dokunuşuna erişemezler; çünkü düş özgürlüktür ve onlar çocukluklarından beri felaket tellâlları yanı sıra bağımlılık imamları ve rahipleri ile din tacirleri tarafından büyütüldüler. Her biri mahkumiyet, içinde eğitildi. Milyonlarca insanın yaşamak için başkalarına bağımlı olmasının nedeni budur. Onları her zaman ayırt edebilirsiniz, çünkü minnettarlıktan yoksun, sevmekten aciz insanlar olarak, hemen göze çarparlar.
Vermek, kendine vermektir. Vermek için sahip olmak ve sahip olmak için, olmak gerekir.
Hazreti insan kardeşlerim, tevhidde birleşip melâmet neşvemizi daim kılalım.
Işık ve sevgiyle kalın!