Vaktin zamanında Bestami, öğrencilerine ders verirken civarda köyleri bulunan bir ağa gelir yanlarına, selamlar verilir alınır; hal hatır sorulur; sohbete dalmak isteyen ağa biraz küçümseyen biraz da kinayeli bir tavırla:” Siz bu sene hacca gitmiyor musunuz?” diye sorar topluluğa. Kimseden çıt çıkmaz. Ağa devam eder. Ben beşinci kez gidiyorum hacca, der. Üstünlük taslar adeta. Oralardan bir isteği olan var mı, diye de sorar alay edercesine.
Niye hacca gidiyorsun ki, der Bayezid-i Bestami. Benim etrafımda yedi defa dönsen de aynı şey işte!
Ağa çok sinirlenir. Hiddetle:” Efendi, efendi!” der yeri göğü titreterek.” Sen ne dediğinin farkında mısın? Bu hareketin küfre girer.”
Bestami gayet sakin bir tavırla karşılık verir ağaya. O yapı kurulalı beri Allah o yapının içine bir kere bile girmedi, ama bu fakirin kalbinden bir kere bile çıkmadı.
Hacı Bektaş Veli de:
“Kızıllık nardadır, sacda değil.
Dervişlik baştadır, taçta değil.
Her ne ararsan kendinde ara,
Kudüs’te, Mekke’de Hac’da değil.”
Diyerek Bestami’nin hikayesini adeta özetler bize.
Hac insanın kendine yolculuğudur. Kimi bin defa gider Kâbe’ye; kendini bulamaz, kimi ki köyünden bile çıkmamıştır ama gönül Kâbesi’nde yaşar.
Işık ve sevgiyle kalın!